Babaaa!! Büyüksün!!!!

15 Şubat 2009 Pazar



Fotoğrafı görüp çarpılamayın hemen sayfayı!!
Bugüne kadar baştan sona bir tek şarkısını bile dinlemiş değildim. Övünmek, cool davranmak için söylemiyorum. Dinlemeden, okumadan, izlemeden eleştirmek esas denyoluk zaten biliyorum. Ama denk gelmemişti işte - 2 yıl öncesine kadar. Pardon 3 yıl olmuş bile bu 14'te 14'lük albüm çıkalı. Ben de 3 yıldır ara ara, bazen ciddi bir biçimde sararak dinliyorum.


Orjinal Müslümcülerin - ki bence onu bir türlü bize dinlettirmeyen, bizlerden yani benim gibi müzik zevki olanlardan uzaklaştıran o psikopatlardır- çooook sinirlendiği, jilet yaralarının sızladığı bir albüm olmuş olabilir. Neticede onlar da Björk'ten, Bob Dylan'dan bihaberler. Ama Müslüm Baba değil işte. Algılar sonuna kadar açık.
1978'de geçirdiği trafik kazasında önce öldü sanılarak morga konulacakken, durumun vehameti anlaşılmış, kafasına beynini koruyacak plaka tarzı birşey yerleştirilmiş. Sorulara geç ve manasız yanıtlar vermesi kafasının gğzel olmasından değil, aksine bu derece zarar görmesinden imiş. Koku ve işitme duyusu yok denecek kadar az, az denecek kadar hiç. Bu da yıllar yıllar öncesinden Lütfiye'nin söylediği birşeydi, nasıl aklımda kaldıysa bak nasıl yeri geldi.
Hadi size iyigünner!!!!

Se7en

14 Şubat 2009 Cumartesi

Çooook üzgünüm.
Abijim'in fizyoterapistliğini yaptığı Hacettepe Spor, Fenerbahçe'ye çok kötü bir şekilde yenildi.
Futboldan zerre hazzetmeyen, dedemi sürekli maç izlediği için evden kovan, evet gerçekten yaptı bunu, kahveye gittiğini görünce de 'Sakalından da mı utanmıyorsun!!'diye azarlayan ananem bile ilk 11'i saymak üzereydi ne güzel. Fakat onun duaları bile yetmedi- ki kendisi dört torunun da onun duaları olmadan üni.yi kazanamayacaklarını düşünür.
Ooof neyse işte ya biz çok inanıyorduk abijime ama maalesef ligten düşmek üzereler.
Olsun yaa, senin canın sağolsun abijim, öptüm seni..

- Başlık 7-0 yenildikleri için öyle oldu :(

Seçmiyorum kardeşim!!!!




Bu nasıl bir zihniyet ya!!
Bir çuval kömüre, beyaz eşyaya.. satılıyor ideolojiler!
Ve daha da sinir bozucu olanı benim için şu an; uyutmak için dakikalarca uğraştığım miniğimi bu gerizekalılar Sertaç Ortaç'ın olduğunu tahmin ettiğim, belki de değildir şimdi günahını almayayım, Robert Etemo da olabilir, iğrenç şarkılarla uykusunda zıplatıyorlar korkudan..Ne bu şimdi!! Ne ilgisi var siyasetle, yönetimle, dürüst, onurlu Türkiye ile?? Bir de böyle iddialı sloganları var. Biz sanki bugüne kadar onurumuzla yaşamıyorduk, sen gelip öğreteceksin bana!!!!

Not: Bu sitemim direkt ve ya dolaylı bir partiye değil, kapımın önünden, hasta, yaşlı, bebek var mı diye düşünmeden bangır bangır geçen herkesedir!!

Oooh bee, şu blog da olmasa balkona çıkıp bağıracaktım bak ne güzel deşarj oldum.

Sobe Silsilesi

Havalar yağmurlu.
Çarşı pazar dolaşamayan blogger anneler nete sardı. Postlar, ebeler, sobeler peşpeşe geliyor.
Hulya da bizi sobelemiş. Konu çok güzel aslında. Neydiiiim ne oldum :)
Bizimki şöyle ki;




Sene 2004. Yer Muğla Üni. Kötekli Kampüsü Şehbal Baydur Kız Öğr. Yurdu bahçesi. Küresel ısınmanın meşhur olduğu yıllar. Çünkü nisan ayının başlarında çekilmişti bu fotoğraf. Vize telaşında sabah bembeyaz uyanmak süper bişeydi.





Bunlar da düğün günümüzden. Ben de damat hakkında çok fazla detay vermek istemedim :)







Burda da hamileliğimin 6. ayı. Çoook sıcak ama denizin buz gibi soğuk olduğu bir haziran günü Ortakent sahilinde çekmitim :)




Veee en sevdiğim fotoğraflardan biri. Melek Güneş'le evimize geldiğimiz ilk gün. Henüz onu pamuklar içinde saklamak istediğim günler. Şimdiki gibi güreşip çığlık atmıyoruz henüz karşılıklı :)

Şimdiii, ben kimi seçsem ??

Arda'nın, Ömer Yiğit'in ve Neva'nın annecikleri açsınlar albümlerini.. Gizlimiz saklımız kalmadı zaten artık :)

Kırmızı kalpler götürsün sizi!!!

13 Şubat 2009 Cuma

Sevmiyoruz ailece :)
Herkes özellikle kutlarken bu günü, biz inatla anmıyoruz bile :)
Zaten bizim evimizde her gün kalpler, öpücükler... uçuşuyor, 14 Şubat ne ola ki!! Bööle Güneşimin resimdeki hali gibi sıkar bizi bu dayatmalar :)



The Godfather

12 Şubat 2009 Perşembe




Tanıştırayım:
eyp'nin yandan yemiş hali :P
Ya da eyp'nin 1 saatlik operasyon sonucu yüzünün hali.
Dün ikimiz gittik.
Babam biz küçükken annemi dişçiye götürdüğünde kapıda bayılırdı. :)
Ona çekmişim sanırım.
eyp saat 1'de bana dönüp baka baka girdi içeri, kıyamamm..
Ben de o içerdeyken sıkıntıdan attım kendimi dışarı. Önce kliniğin yanındaki Çıngıllıoğlu'na girdim. Onların peynirine, zeytinine bayılırımm..2 poşet doldurdum :)
Sonra bir başladım yürümeye :) Bir yandan dua ediyorum, bir yandan S.annemi arıyorum Güneş nasıl diye. Yazık o da bana eyp'yi soruyor, ee herkes evladını düşünüyor tabi :) Ben öyle bir almışım ki hızımı bir baktım saat 2'ye 5 var, ben epey yol amışım, dolmuşla döndüm kliniğe :P
Tam içeri girip oturdum ki eyp sallana sallana indi merdivenlerden. Eline kocaman bir buz poşeti vermişler, ondan medet umuyor sanki yapıştırdı yanağına bırakmıyor :)
Neyse evimize geldik, arka arkaya cataflam, antibiyotik, gargara, buz derken yanak indikçe indi aşağıya. Çene kemiğine işlem yapıldığı için şişmesi normal demiş doktoru ama dayanılmaz tabi o ağrı. Pipetle sadece sıvı alabilecek 1 hafta. 1 dişi daha var 20'lik, ilki kadar kötü olmasa da alınması gereken ama bunu yaşadıktan sonra bir daha gider mi bilmiyorum. Dikişler 10 gün sonra alınacak. Bu arada bugünden işe gitti bile. Erkeklerin hastalık konusunda bir umursamazlıkları mı vardır nedir. Ben olsam dikiş gününe kadar yerimden kalkamazdım heralde :)

Bayıldık

Meleğimi beklerken beni en çok tedirgin eden şeylerden biriydi tırnak kesmek.
Bir süre acaba kesmesem, törpülesem mi gibi garip çabalara girdim.
İlk başlarda zaten kendi kendine soyulup dökülmüştü tırnakları. Ama sonra iş başa düştü. Önce uykusunda denedim, eciş bücüş bişeyler oldu. Sonra bir arkadaşım 'Uykusunda sıçrayabilir, uyanıkken sıkıca tutup kes.' dedi, hatta ilk seferi o denedi. Bana daha kolay göründü. Ama geçenlerde o minik tırnak makasıyla, wee galiba, babam aceleyle almıştı araştıramamıştım, birazcık ama gerçekten birazcık etine değdirdim, biraz kanadı, melek güneş biraz ekşitti yüzünü, benim paniğim ve gözyaşım korkuttu onu. Ee tabi çocuğu göğsüne bastırıp, 'Annecim özür dilerimm!!' diye ağlayınca kuzucuk şoka girdi, garip garip bakıp ağlamaya başladı. Her neyse çok uzattım. :)
Geçenlerde Oasis'e götürdüm meleğimi. Hem oraya çok yakın olan eski işyerime uğrayıp tüüm memurlara sevdirdim güneşimi, hatta Adanalı bi abimiz, hoşşig diye sevdi güneşi :))) Demek ki varmış böyle birşey gerçekten :) Neyse Oasis'teki Chicco'ya uğrayacak olursanız çooook yardımcı olan bi kız çalışıyor orda, eşiyle birlikte çalışıyorlar hatta. O çok yardımcı oluyor her konuda. Çoğu markayı satıyorlar, hepsini karşılaştırarak anlatıyor, ona göre tavsiye de bulunuyor.

Sonuç şu ki;



Fotoğraf sadece tanıtım amaçlı çekilmiştir.
Evhamlı olmasam da çok dikkatli olmaya çalışıyorum bu konularda. Elinden aldım yani hemen sonra :)
Chicco'nun bu tırnak makasına bayıldım. Uçları yuvarlak olduğu için hiiiç etlerine temas etmeden kesebildim tırnaklarını :)



Bu da yine Oasis'teki Melek Güneş'in binmesi için sabırsızlıkla beklediğim, renklerinden gözlerimi alamadığım atlı karınca...

Şansın benzemesin!!!



Her bölüm başına bişey gelir Kennyciğin başına kıyamam..:)

And the Oscar goes to...

11 Şubat 2009 Çarşamba




Bu güne kadar mimlenmeyen, sobelenmeyen ben, yeni blog arkadaşım nazpeki tarafından ödüllendirilmişim. Çoook sevindim gerçekten :)

Şimdi kurallar gereği şu 3 maddelik görevimi yerine getirip uzaklaşacağım, bu mesaj 3 sn içinde kendi kendine tüüüüm blog arkadaşlarıma öpücük gönderecek :)



1. Seni ödüllendiren blog yazarının linkini vermek,

2. Bu ödülü başka 7 blog sahibine linklerini vererek göndermek,

3. Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek.

Ve benim ödül listem :


- Çikolatalı Pasta
- Gnhnm
- Mummy
- Aslı
- Burcu
- Bahar
- Gezi Cini

Bayıldımmm

9 Şubat 2009 Pazartesi




Harika keçe küpeler..
Dahası burada, hepsi de harika..

Hep güzel, en güzel...

8 Şubat 2009 Pazar



Bayılıyorum!!!
Başka bir sözüm yok..
O herşeyi anlatıyor burada buğulu buğulu..





Bir de Melekler Korusun'u izliyorum gözlerim dolarak..
Annemsiz geçen yurt gecelerimi, haftasonlarını iple çekişimi, tazecik aşkımı.. hatırlıyorum..

Dingos

7 Şubat 2009 Cumartesi


Melek Güneş an itibariyle yaşamında ilk kez ayağını ağzına almak suretiyle gecemizi şenlendirdi, dert keder kalmadı bizde :))
Gecenin son müzüğü budur bizim için..
İi geceler...



Bu arada dingos, hoşşiğin Bodrum versiyonu gibi bişey oluyor :)

Dertler benim, çile benim...


Arabesk günler yaşıyoruz bugünlerde eyp ile.
İşinde bazı sorunlar var. Bu gece ciddi bir fırtına var. Nasıl geçecek diye meraktayız.
Herkes bi köşede suskun.
Böyle anlarda gereksiz muhabbetler, sınırsız mutfak hizmeti vs yapmayı yapmacık bulurum. Ana uygun bir müzik yeterli olur. 7. yılda ezberledik artık birbirimizi :)
Ama aramıza yeni katılan bir arkadaş olduğu için ona bunları hiiiiç yansıtmıyoruz. Zaten bizimkisi geçici işsel vs problemler olduğu için onun minik bünyesini bunlarla sarsmaya gerek yok. Ayrıca o çığlıklarıyla dinlediğimiz müziğe katılıyor bizim yerimize :)

Pufffff!!!

6 Şubat 2009 Cuma




Sıkıcı haberler...
Geçen hafta mgnin aşısı için çoook yakınımızdaki sağlık ocağına gittim.
Ayrıca yeni bebişin de kaydı yapılacaktı.
Sabah erkenden kalktık. Alıştık zaten artık. Melek Güneş, yeni bir uyku düzeni geliştirdi. Aslında benim de istediğim birşeydi bu. Akşam 6'dan sonra hiç uyumuyor. Ama 10'dan sonra sabah 6'ya kadar uyuyor, bir sıkıntısı yoksa. Benim için de erken uyanmak iyi oluyor aslında. Kendimi daha sağlıklı hissediyorum. Böyle bir sabahta gittik işte sağlık ocağına. Hemşire, zaten arkadaşım gibi oldu artık, tansiyonumu da ölçmek istedi. 8-5 çıkan tansiyon onu çok şaşırttı. 'Çok düşük, nasıl ayakta duruyosun?' falan dedi. Ama ben gayet iyi hissediyordum kendimi. Bikaç gündür ise başım hiç ağrımadığı kadar şiddetli ağrıdı. Dün ikili test için doktoruma gittik. Baş ağrımın nedeni ortaya çıktı. Evde ölçtüğümüz gibi tansiyonum 13-8'e çıkmış.
Normalde iyi denebilecek bu tansiyon hamileyken bana fazla gelmişti anlaşılan.
Kan ve idrar tahlilime daha detaylı bakılacak, sonuç haftaya :(
Ve ben hayatımda ilk defa tansiyonumu nasıl düşürebileceğimi düşünüyorum.




Ve daha zor olanı eyp'nin başında. Daha doğrusu dişinde.
Benim hiç sorun yaşamadan, ne zaman çıktığını bile anlamadan sahip olduğum ama hiç de işe yaramayan 20liklerim eyp'de nasıl olur anlamadım ama yanlamasına çıktı ve çok canını yaktı.
Yıllardır çektiği, ama askerlik, sezon, turlar vs diye sürekli ertelediği bu diş sorunu pzt çözülecek diye umuyoruz.
Ufak bir operasyonla iki diş alınacak. Gömülü diş operasyonu diye geçiyor raporda. O ürküttü bizi biraz. Zaten diş denince tırstığımız için her zaman, erteleye erteleye bugüne kadar dayanabildi.

Bir şaşkın kraliçe: Marie Antoinette

5 Şubat 2009 Perşembe


Bol krem şantili, şampanyalı, köpük köpük bir dönem filmi.
Kumara, şaşaalı kıyafetlere, saça, makyaja meraklı bir küçük kraliçe..
Hepsinin ötesinde, altın tokmaklı kapılar ardında akıttığı gözyaşları, memleket hasreti, yasak aşkı...
Saray kurallarına göre ilk bebeğini herkesin önünde doğurmak zorunda kalmış.
Hediye olarak çook güzel bir saray alsa da kendi bebeğini emzirmesine izin verilmemesi yine sarayın muhteşem kurallarından diğeri.



Filmin yönetmeni Sofia Coppola, seçtiği renkli, modern müzikler ve bu ilginç detayla aklımda kaldı :)

İzmir'in dağlarında.....

3 Şubat 2009 Salı

Bazen Melek Güneş'i uyuturken takılıp kalıyorum. Danaların özgürce bostanlarda dolaşırken bostancının onları kovalaması çok acımasız geliyor şu günlerde bana. Yine annelik hormonlarım tavan yaptığı için bugünlerde vara yoğa ağlıyorum zaten.
Uydurduğum ninnilerse Melek Güneş'in uykusunu daha da açıyor sanki :)
Bu akşam durup dururken İzmir Marşı geldi ama aklıma.
Çooooook koyu İzmirli ruh halim, memleket hasretiyle birleşince Melek Güneş'le ellerimizi çırparak Atamızı andık ve anneannemin Selanik hikayelerini ve acımasız mübadele günlerini...



İşgal sonrası galip İzmir...

Bu arada kısa bir bilgi..
İzmir Marşı Mızıkayı Hümayun Klarinetçibaşısı Mehmet Ali Bey tarafından, işgalden ve kurtuluştan çok önce bestelenmiş.
Beni en çok etkileyen sözlerinin bir kısmı ise:

İzmir’in dağlarında çiçekler açar.
Altın güneş orda sırmalar saçar.
Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar.
Yaşa Mustafa Kemal Paşa,yaşa;
Adın yazılacak mücevher taşa.

İzmir’in dağlarında oturdum kaldım
Şehit olanları deftere yazdım.
Öksüz yavruları bağrıma bastım.
Kader böyle imiş ey garip ana
Kanım feda olsun güzel vatana..

Ananemin outfitteri :)

1 Şubat 2009 Pazar

Bak yazmadan duramıyorum yine.
Melek Güneş, akşam uykusu rekoru kırdı, net bana kaldı.
Anneannesinin evinde bu modelden battaniye, paspas, minder.. olmayan var mıdır?



Peki urbanoutfitter'daki fiyatını gördünüz mü?

Pazar pazar Melek Güneş


Çooook güzel bir pazar günü geçirdik arkadaşlarımızla.
Geçen kış yaptığımız uzun pazar kahvaltılarına bu yıl Melek Güneş de katıldı :)
Türkbükü takımının henüz keşfedip kirletmediği Çelebi Adası'na nazır dolu dolu tabaklarımızda Hamide Teyze'nin yaptığı tereyağı, çeşit çeşit reçeller, bohça böreği, kaşık helvası.... eyp'nin çoook küsur senelik arkadaşı iso'nun yeri burası.



Melek Güneş de tertemiz deniz havasını topladı minik ciğerlerine, yerinde duramadı böyle :)

Çoook şirin...



'Elalem neler yapıyor bak da örnek al biraz elf' dedim ama bir karşılık gelmedi içimden :)
Gerçekten çok şirin bu kapı süsü. Hiç o klasik otlu, çiçekli şeylere benzemiyor.
Becerikli hanımın sitesi burada..



Bi de böyle aşmış birşey gördüm bloglar arasında şuursuzca dolanırken..
Ben dolapları yerleştirmeye zor zaman ayırıyorum. Millet böyle aşmış askılar yapıyor. Bunlar da şık gerçekten ama abartmaya gerek yok kanısındayım :P
Güzel etamin modelleri de var bir de bu teyzenin sitesinde.