Acaba

31 Ağustos 2009 Pazartesi


Ve başardım.
Uzun saatler boyu seni uyanık tutmayı, arada bahçeye gönderip merakla gelmeni beklemeyi ve geldiğinde sadece elini tutup şarkı söyleyerek uyutmayı başardım :)
Çocuklar anne-babalarının sözlerini değil, birlikte geçirdikleri 'anları' hatırlarlarmış.
Acaba sen de hatırlar mısın saçlarımı okşadığını, sonra kendi saçına sürdüğünü?
Baban beni öperken hızla yanımıza gelip bize sarılmanı?
Anneannen defalarca uğraştıktan sonra tvyi açabildiğinde onu alkışladığında hepimizi güldürdüğünü....

Arada derede mim

28 Ağustos 2009 Cuma




Sevgili adaşım Elif mimlemiş beni. Az işim vardı, bir de bunu çıkarayım aradan :P
Yok canım düşünmesi yeter, teşekkür ediyorum tabii ki :)

- Ödül veren arkadaşımın linkini verdim.
- Logo yayınladım.
- 7 arkadaşı ödüllendireceğim.
- Kendimle ilgili ilginç 7 şey de ahanda burada:


- İlkokulu babamın mesleği nedeniyle farklı yerlerde okudum. 5 senede 3 farklı il-ilçe ve okul. Tabii ki farklı öğretmenler ve yeni geleni illa ki dışlayan gıcık 8-10 yaş veletleri.

- İlkokula kadar sadece yılbaşı geceleri cola içme iznimiz vardı. Dondurma ise hazirandan önce ve eylülden sonra kesinlikle yenmezdi. Annem tüüüm meyveleri kaynatır, nefis meyvesuları hazırlardı. Salam, sosis...vs'nin tadını bilmezdik. Bunların hepsini bizden özenle babam uzak tutar ama bunu yaparken kesinlikle yasak koymazdı. Öyle olunca da canımız çekmezdi zaten. :)

- Küçükken Sarı Çizmeli Mehmet Ağa'yı hiç görmediğim dedem sanırdım.

- Çooook tezcanlıyımdır. Birşey olacaksa hemen olsundur benim için. Allahtan eyp de öyle. Çıkmaya başladığımız ilk gün, oturacağımız evi tarif ediyordu bana, o derece :)
Üni. son sınıfta nişan olduk. Biter bitmez de evlendik. eyp henüz askere gitmemişti. İşinden çok memnun değildi. 6 ay sonra askere gitti, dönüşte işini değiştirdi. 4 senelik evliliğimize 2 çocuk sığdırmamız da aynı telaştan olabilir :)

- Bunu söylemek biraz abartı olabilir ama gerçekten çok temiz kalpliyimdir :P Dilediğim herşeye uzun ya da kısa vadede sahip olabilirim. Çünkü gerçekten kalpten dilerim. Yıllar önce İşletme ve İthalat-İhracat diploması alma, evlenip Bodrum'a yerleşme, bir kız bir erkek çocuk sahibi olma, babama benzeyen bir eş gibi hayallerimin tamamı gerçekleşti. Şimdi uzun vadede iş konusunda hayallerim var, gerçekleşecek biliyorum :)

- Zeytinyağlılar da dahil olmak üzere kesinlikle soğuk yemek yiyemem. Israr edilirse agresifleşirim. Karnım açsa zaten hepten çekilmezimdir.

- Kesinlikle üstüm açık uyuyamam. Evin içi 40 derece olsa da mutlaka kafam battaniye, yorgan, pike vs 'nin içinde olmalı, nefes alacak kadar, ki ceviz büyüklüğünde kadar da olsa olur- bir delik yeterlidir.

..............

7 oldu galiba ama yazdıkça geliyor aklıma.. Gerçi bunu da 4 saatte falan yazabildim.
Uluç Ege'nin sarılığı 14'e yükseldi. Bir yandan onunla mücadele ediyoruz. Melek Güneş uyudu uyandı, onunla oynadım, arada arkadaşım geldi..vs

7 arkadaşa haber vermem gerekirse, baktım da herkes yanıtlammış bu mim silsilesini. Öpüyorum hepinizi...

Bal ile Kaymak

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Oğluşumu emzirdim. Kızım babasının ninnisiyle uyudu. Sıra geldi bloga..
Uluç Ege'nin 12 çıkan sarılık değeri dışında can sıkıcı birşey yok çok şükür. Hatta çoook güzel geçiyor günler. eyp'nin 29'undaki turu da iptal oldu. Her anımız beraber geçiyor. Güneş de epey ayrı kaldığı ilk sezonda babasına doydu.
Uluç'un sarılığı içinse gündüz annemin, gece de eyp'nin desteğiyle tüm gün uğraşıyoruz. Henüz çok güçlü ememiyor beni. Sarılığı öğrendiğimiz ilk gün epey uyudu. 2 kere çekip sızdı.
Yorumlardan belki tanımışsınızdır EmirAli'nin annesi sağolsun süt sağma makinasını getirdi bana. O olmasa çok zorlanırdık kesin. Sürekli sağdım sütümü. Zorla uyandırıp emzirdim arada. Son 2 gündür alıştı epey emmeye. Güçlendi sanki daha da :) Yarınki kontrolde belli olacak bakalım sonuçlar.
Benim de dikişim alıncak. Bu sefer daha değişik yapıldı sezeryan. Geriye hiç iz kalmadan. Benim için önemli değildi aslında ama umarım eskisi gibi sağlıklı ve sorunsuz olur.





Şimdi gelelim fotoyu neden çektiğime.
Bebeği Melek Güneş civarı olan epey blog arkadaşım oldu. Yani henüz yaşına girmemiş ya da yeni giren... Annelere çocukları herzaman küçük görünür. Bana da öyleydi.
Taaa ki Uluç Ege doğana kadar. 2 gün hastanede kaldıktan sonra eve geldik. Melek Güneş arada 1-2 kez geldi hastaneye. Ben doğumdayken de eeeen sevdiğim beyaz elbisesiyle karşıladı bizi.
Eve geldiğimizdeyse kendimle gurur duydum resmen :)
Benim ufacık tefecik dediğim, kucağımdan indirmeye kıyamadığım kuzucuğum, kardeşinin yanında bir minicik danacık oldu çıktı.
Onun yaklaşık 3 katı kadar olduğu için ayaklar dombili, kucağa sığmıyor gibime geldi. Henüz tabi ki kucağıma alamıyorum. O da ilginç bir şekilde anlıyor olanları.
Yerde ya da yatakta birlikte oynuyoruz ama kucağa gelmek istediğinde anneannesine sesleniyor, ona uzatıyor kollarını.
Yani demem o ki blogdaşlarım. Yeni doğum yapan birileri varsa bebeğinizi alıp gidin. Aradaki farka inanamayacaksınız. Hafıza çok nankör. Melek Güneş'in başını bile tutamadığı günler olduğunu nasıl da unutmuşum..
2 çocuklu olmaksa çok çok ilginç. Yatak odasında oğlumun saçlarını okyaşıp emzirirken, kulağım salonda bıdır bıdır konuşan kızımda. İkisine bakıyorum bazen. Birbirini çooooook seven iki insandan iki minik parça. Ömürleri boyunca birbirlerini çok sevmelerini, hiç kırmamalarını diliyorum sonra..Bu minik ayaklar farkı yollara gitse de kalpleri hep yanyana çarpsın istiyorum....

Yeni Hayat

23 Ağustos 2009 Pazar


Günlerimiz hızla geçiyor.
Artık evde herkes birbirine alıştı :)
Eve geldiğimizde Güneş uykudan yeni uyanmış, biraz mızmızdı. Yarım saate toparlandı. Kardeşinin adı e ee onun için. Gördüğü ilk andan beri kendi bebeklerine yaptığı gibi elini göğsüne vurup e ee diyor.



eyp, önümüzdeki 1 ay boyunca 1 hafta evde, 1 hafta turda. Bizim için süper bir haber bu. Şimdi Melek Güneş babasıyla gündüz uykusunda. Biz de oğluşumla emiştik, ortalıkta dolanıyoruz :)
Yorum bırakan heeeerkeslere çoook teşekkürler. Güzel yorumlarınız bana bol süt olarak dönüyor. Öptük hepinizi...

Veeee işte Uluç Ege.....

22 Ağustos 2009 Cumartesi





























Biraz yorucu, az sancılı, bol heyecanlı bir ameliyat geçirdim.
Artık tam bir çiğdem-çekirdek aile olarak yuvamızdayız...
Güzel yorumları için tüüüüm arkadaşlara teşekkürler.
Bundan sonra daha çok foto ve anıyla burada olacağız. :)

Sezeryana gittim, dönücem vol.2

19 Ağustos 2009 Çarşamba



Son yazdığım Küçük Emrah yazısı için önce okuyup okumadığını bilmediğim eyp'den ve tüüüüm blogger arkadaşlardan af diliyorum. Her zamanki gibi güzel yorumlar bırakan, yanımda varlıklarını ilginç bir şekilde hissettiğim tüüüüm bloggerlar iyi ki varsınız.
And the Oscar goes to... günü geldi çattı nihayet bir kez daha :) Şu anda saat 05.40. Uyuyamam diye tahmin ettiğim oğluşumla bu son içiçe gecemizde canım babamla çoook rahat bir gece geçirdim. Uzun zamandır bu kadar deliksiz ve rahat uyumamıştım.
Ama evet yine de gün ışımadan uyandım.
Çünkü doğum 20 Aüustos 2009 saat 17.00'de. Önce şaşırdım ilk duyduğumda doğum saatini. Sabah erken güzel oluyordu. Şimdi koca gün nasıl geçecek diye düşündüm.
Sabah erken kahvaltı yapıp bütün gün aç gezeceğim.
O yüzden sahur vaktini kaçıran şanssız müslüman olmayayım diye erkenden uyandım. Doktorum 9-10 gibi yeme-içme mevzuu kapansın dedi. Düşünsenize uyandığımda saatin 11 olduğunu :P
Öte yandan Kadir Gecesi doğmanın avantajlarından biri daha oldu benim için :P
eyp, gecenin geç saatlerinde Bodrum Limanına demir attı. Sabah saat 8 gibi yolcuları gönderip gelecek. O yüzden de şu 17.00 süper oldu bizim için.



Bu arada Melek Güneş'in de 11. ay kontrolü bugün saat 16.00'da :)
Yatış işlemlerinden önce onu da ölçtürüp tarttırıcaz ve artık şu neredeyse kronikleşen kabızlık mevzuuna bir çözüm arayacağız. Bir ara düzelmişti ne güzel. Birkaç haftadır 2-3 günde bir, o da resmen keçi gibi tane tane atıyor kuzucum.



Bu arada 2 günü bensiz geçirirken çok sıkılmaması ve minik bir ablalık hediyesi olarak Playskool Eğlence Merkezi diye birşey aldık dün. Bayıldı. Şu sürekli üfleme sesi biraz sıkıcı ama çoook uzun süre farkında olmadan ayakta kalıyor, şaşırınca dönüp kızlara göstermek için farketmeden bir iki adım attı bile.
Bu arada kızlar, eyp'nin kuzenleri, Melek Güneşin taze halaları. Birlikte çok güzel vakit geçriyorlar. Benim kuzenlerim, canım Gn'im ve Nurci maalesef bu sefer erken gelemediler, yaz okulu nedeniyle, ama haftaya yanımızda olacaklar, dimi ? :P

Epey uzun bir yazı oldu sanırım.
Benim ve oğluşun çantaları hazır. Bu sefer tecrübelendik, gereksiz şeyleri taşımayacağız. Gerçi eyp, son dakika bir soruyla şak diye unuttuğum en önemli şeyi hatırlatır bana. Ama yok sanırım öyle birşey.
Melek Güneş'e de babanesinde geçireceği 2 gün için bir sepet hazırladım. Bol yoğurt mayaladım. Çok güzel bakılacak ve bir sn bile aç kalmayacak kuşum biliyorum ama yoğurt makinasına çoook alıştım. Çok daha güzel mayalıyorum artık, resmen taş gibi ve minik kaplarda daha kullanışlı oluyor. Kızlara da ezberlettim 210'a 7 kaşık diye :P

Bir de yanıma boool miktarda içecek, Fayrouz- epey arttırıyor sütü, geçen sene geç öğrenmiştim, poşet çay, Nescafe- epiduralin olumsuz etkilerini gidermek için kafeinli içmem gerektiğini söylemişti aneztezistim, annemin süpper nişastalı kurabiyeleriyle dolu bir çanta daha yaptım. Annem dalga geçti gerçi pikniğe mi gidiyorsun diye ama olsun.
En önemlisi gerekli evraklar, test sonuçları falan da tamam.
Fotoğraf makinasi, kamera şarjda.
eyp yolda.
Saat 7'ye geliyor. Tavucukların taze yumurtalarından toplayıp bir kahvaltı çekeyim kendime 2 saatlik.
Sonrası boool duayla, güzel yorumları okuyarak, gelen tellere cevap vererek geçer heralde :)
Herkesi çooooook öptüm. Taze annelerin anılarını canlandırdım heralde. Henüz bebek sahibi olamamışlar içinse ben dua edeceğim yeşiller içinde :P

Sabır!!!!!!

17 Ağustos 2009 Pazartesi



Hayat, hayat değil sabır testi bizim için.
İlk günden beri böyle.
Birlikteliğimizin ilk anından beri bir kez olsun bir rahat ohh diyemedik.
Hep bir telaş, koşuşturma, planlanmaya çalışılan anlar, son dakika yıkılan hayaller...
Ama her seferinde 'Neyse yaa..' dedirten gerizekalı Polyanna..
Saat 04.04...
Neden dökülüyorum böyle?
2 gün sonra doğuma giriyorum.
Sevdiğime en çok ihtiyacım olan günler..
Başkalarının abuk istekler, nazlarla geçirdiği günleri ben acabalarla, olsunlarla geçiriyorum.
Acaba doğuma yetişebilecek mi, ya aniden birşey gelirse başıma, olsun o iyi olsun da, ben, bebeğim sağlıklı olalım da...
Bu gece boşluk bulabildiği ilk an, saat 00.00 civarında koşa koşa gelmiş eve. Melek Güneş, yine birşeyleri hisseder gibi uykuyu reddediyor, kaşlarını çatmış dergimin sayfalarını çeviriyor tek tek, sabırla..O bile öğrendi artık sabretmeyi, her an herşeyin olabileceğini hayatımızda.
Saat 01'de yatıyoruz üçümüz yatağımıza.
Böyle günlerde Melek Güneş hep aramızda. Çünkü babasıyla geçirdikleri anlar o kadar sınırlı ki uykuyla bölünsün istemiyoruz.
Ben artık taşıyamaz hale geldiğim karnımdan, eyp ise iş stresinden ve uykusunda izlediği meleğimizden bölük pörçük uyuyoruz.
Derken tel geliyor 03.00'te.
Şimdi burada anlatamayacağim yoğunluk, karışıklık vs nedeniyle tura gelen şirket ceosunun- ki kim olduğu şu an zerrece umrumda değil, transfer işlemleri yapılamıyor. Yine aynı karmaşık nedenlerle motor yata geçen eyp, yelkenliye dönmek zorunda, 'Giyin, hemen alıyoruz seni.'
Ne kadar komik, ne kadar zor, ne kadar sıkıcı.
20 Ağustos 2009 saat 17.00'de doğuma giriyorum diye umuyorum.
Lütfen daha önce bir sorun yaşanmasın, oğlum erken gelmek istemesin diye bir de.
Aynı karışık ruh haliyle sevgilim yanımda olabilir mi diye bir de...

Uyandır komşunu!!!



Geçen sene darbukaları yetmedi seslerini duyurmaya.
Daha önce de bahsetmiştim, Sulukule Yıkılmasın diye ama dünyadaki en eski Roman mahallesi Sulukule artık yok.
Bu durumdan en çok rahatsız olansa hiç şüphesiz caaaanım Gogol Bordello'm. Konser için geldikleri İstanbul'da hemşerilerini ziyaret ettiler,



"Daha fazla Mc Donald’s, daha fazla Ramada otel yaparak, tarihi yok ederek ülkeye daha çok turist getireceğini sananlara turistlerin yüksek ve modern binalar için değil kültürel zenginlikler için geldikleri hatırlatılmalıdır" dediler.
Ve şimdi de Uyandır Komşunu diye bir şarkı yapmışlar. Şimdilik sadece konserlerinde söylüyorlar. Benim gibi merak edenler yeni albümü beklesin..

Randolph Frederick Pausch

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Daha önce bahsetmiştim.
'Kaptan' eyp, bir süre önce Dr.Mehmet Öz ve ailesini ikinci kez gezdirmişti. O zaman Dr.Öz'ün kendisine izlettiği ve çoook etkilendiği bir son konuşma bu.
Konuşmayı yapan Dr. Öz'ün arkadaşı ABD'li bilgisayar bilimleri profesörü Randolph Frederick Pausch, 2006-2008 yılları arasında daha sonra tüm vücudunu saran pankreas kanseriyle mücadele etmiş, ne yazık ki sonunda vefat etmiş.

Hayattan bıkanlar, saçma sapan şeyleri dert edinenler daha dikkatli izlesin, son fotoğraf artık sadece bir fotoğraf çünkü.
Bizimse tadını dilediğimiz her an çıkarabileceğimiz bir şans...


Çoook güldüm sana Aliş :)

Bir zamanlar Woodstock....



Rüya gibi bir 3 gün.
Yer New York Woodstock, ama değil. Son anda Woodstock belediye başkanının engeline uğruyor ve bir çiftçi Sullivan Country'deki çiftliğini kiralıyorbu muhteşem organizasyon için.
Joan Baez, Carlos Santana, Janis Joplin, The Who... veee nihayetinde Jimi Hendrix sahne alıyor.


Jimi Hendrix, Amerikan Milli Marşı'nı ilk kez gitarla çalarak farkını ortaya koymuş, 1 sene sonra aşırı dozdan efsane olmuştur.



186.000 bilet satılır ama hippilerin izdihamıyla ne tel kalır ne bariyer.
İşin ilginci ulaşımın, iletişimin bugünle kıyaslanamayacak kadar kısıtlı olduğu 40 yıl öncesinde yaklaşık 500.000 kişinin nasıl toplandığı, 250.000'inin tıkanan otoban nedeniyle yollarda kaldığıdır.
Festivalde görev alan Dr William Abruzzi, Rolling Stones dergisine verdiği röportajda bu çapta bir kalabalık olmasına rağmen hiçbir şiddet, kavga, gürültü yaşanmadığını söylemiş. Yalnızca çadırında uyuyakalan ya da sızan bir genç traktör altında kalıyor, bir de aşırı dozdan giden genç var hayatını kaybeden.
Zaten afiş herşeyi özetliyor. Gitarın sapında beyaz güvercin, Peace&Music!!!!

Bir garip haller içinde halim...

14 Ağustos 2009 Cuma

Günde 3-4 tel alıyorum arkadaş ve akrabalarımdan. Sağolsun herkes merak ve heyecan içinde- benim dışımda. Daha o telaş anı gelemedi bana. Mavi önlüğü giyer giymez elim ayağım boşalır ama eminim. Bir de şu başıma ne geleceğini bilme hali fena.
Geçen seneye kadar,çoook şükür ki, hiçbir hastane, yatış işlemi, epidural.. vs durumum olmamıştı. Yalnızca 1 kez ünide tansiyonum düşünce, ki kendisi hep yerlerdedir, kafa üstü çakılmış, kampüsü ambulans sesleriyle inlettirmiştim. Akabinde İzmir'de serum takılırken elimden biraz kan gelmişti. Gn'in kardeşi 'Aaa, kanın ne kadar da yoğun öööle!!' deyince yine arka üstü gitmiştim. Acıya çoook dayanıklı bir bünyem vardır yani :)
Her neyse, demem o ki, şu başına ne geleceğini bilme hali fena benim için. Her zamankinden daha da çok ihtiyacım var sanırım sevdiklerimin sesine, iyi dileklerine ve dualarına.
Bu başıboşluğun bir diğer nedeni tabii ki Melek Güneş. Kendimi ona o kadar kaptırıyorum ki bazen, sırf sancımı, uykusuzluğumu, heyecanımı, eypsizliğimi unutmak için. Eskisi kadar rahat kucaklaşıp güreşemesek de hala içiçeyiz.
Bazen anneanne, babaanne, kuzenler derken benden uzak kalıyor. Uzanarak, uyuyarak ..geçirdiğim o anların sonunda hep kucağıma koşup boynuma sarılıyor, omzuma vuruyor pıt pıt- sanırım bu özlem ve sevgi belirtisi.
Bense hastanede onsuz 2 geceyi nasıl geçireceğimi düşünüyorum. Oğluş tabii ki tüm vaktimi alacak ama gerçekten çok garip bir duygu. Evlat gerçekten ayrılmıyormuş. İkisi de sevdiğin insanla, gerçekten istediğin kuzucuklarsa eğer, kalbin garip bir şekilde 2 defa çarpıyormuş, bunu anladım.
Bu arada Melek Güneş'in uyku düzeni bir garip. Bazen ayağımda sallanmak istiyor, bazen ben de yatıyorum yanına sarılarak uyuyor- ki bu genelde gündüz uykusunda ve çok sancısı varsa oluyor, bazen de hiçbir şey yapmadan beşiğine yatırır yatırmaz deviriyor popoyu- bu da tüm günü sahilde geçirdiğinde oluyor ve uyurken elini, kolunu sürekli oynatıyor hala yüzüyormuş gibi.



Bu resimde ise sadece ayağıma yatırmam yeterli oldu. Fonda ağustos böcekleri, kuşlar ve horozların ninnisiyle ikimiz de kendimizden geçmişiz.
Benim aldığım 7 kilo resimde açıkça görülüyordur. Evet geçen seferki 15 kilonun 2-3 kilosu kalmıştı verilmeyen 2. hamilelikten önce ve şu anda 69-70 civarındayım. Eeen büyük şansım daha önce de söylemişimdir, bebeklerimin çok güzel kilo alabilmesi. geçen ay aldığım 1 kilonun da 400-500gr kadarı oğluşa gitmiş.
Bu arada sehpada görüldüğü gibi günde yarım kiloya yakın süt içiyorum, karşı komşumuzun asmasından her gün 1 kilodan fazla çekirdekli siyah üzüm. Arkada görünen erik ağacımızın tüüüm mahsulü ise tarafımdan bitirilmişti aylar önce, bi gölgesi kaldı bize şimdi.
Son günlerde gezdiğim bloglarda T-shirt şuradan, ayakkabı buradan... diye anlatılıyor. Kıskandım ben de yapayım:
Efenim,
Kolsuz T-shirt, abimden. Zira kendisi HacettepeSpor'dan ayrıldıktan sonra elindeki onlarca Lotto eşofmanı sebil gibi tüüüüm aileye dağıttı. Bunu da ben aldım ki biliyorum, son günlerimde üstüme giyecek rahat bişeyler bulamam evde.
Yakamdaki yepisyeni gözlüğüm. Extra doğum hediyesi bekleyemeyecek kadar pahalı maalesef ki, Tag Heuer. Ama bir gözlüğü 5-6 sene kullandığım düşünülürse helal olsun bu para diyorum, eyp'mi öpüyorum.
Eteğim geçen sene Adil Işık'tan %50'deyken alınmıştı. Normalde pek sevmem, miniciktir kesimleri falan ama, bu etek inanılmaz rahat çünkü kalçadan belin üstüne kadar likralı.
Bu sıcakta çocuğun burnuna kadar ne çektin battaniyeyi diye soranlara ise : Ortakent, bahçe arası evlerle dolu olduğu için hep çoook serindir. Yan tarafımızda da rüzgarı kesecek başka bir ev olmadığı için, 2 aylıkken gece tepinerek pijamasının altını çıkaracak kadar yanık olan Melek Güneş bile donar bizim balkonda. Taze annelere tavsiyem ise Bebetto'nun battaniyeleri, uyku setleri.. vs. Kaç kere yıkandı yazın bile kullanacak kadar yumuşacık..

Calamity Jane

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Böyle de bir hatun kişi varmış tarihte.
Adı dilime dolanır dururdu, geçenlerde aramızda bitiverdi.



Doğumdan önce son deniz turlarından birinde Yalıkavak-Küdür taraflarındaydık. Ya da şöyle söyleyeyim tvde -güya- yakalanan tiplerin yuvası Dodo Beach'in hemen yanı halk plajıdır. Birkaç metre aralıkla Bodrum'un iki yüzü şeklinde 25 dklık bir ana haber konusu çıkar aslında.
Zaten son dönem ana haberlere de hastayım.
Yazın güneşten korunma yolları, Ramazan ayında oruçla sağlıklı kilo verme, kışın gribe dikkat!!! şeklinde çoook can alıcı konuları muayenehaneyi kapatıp tvye transfer olan doktorcuklar saatlerce anlatır da anlatır.
Her neyse, biz avam kısmındaydık denizin. Kuzenler bizden önce gidip yerleştiği için asıl güsel olan daha ileriye gidemedik. Ama yolunuz düşerse o tarafa, Dodo Beach'i hııızzlaaa geçin, 300-400m ilerisinde eski bir çeşme ve çoook büyük ağaçlar var. Deniz masmavi ve tertemiz. Melek Güneş test etti, gözyaşlarıyla, boool deniz kabuğu ve bir minik ahtapotla ayrıldı, tavsiye ediyor :)

Geri sayım...

8 Ağustos 2009 Cumartesi



...başladı.
Melek Güneş'in üstten gelen 4 dişi, son sürat emekleme-sıralama, kendini koltuktan, yataktan boşluğa bırakma, akabinde 'Aciiyıı!!' çığlıkları, ağzını, burnunu (resimde görüldüğü gibi), kulağını... keşfetme turlarıyla oğluşumla 38. haftaya girdik.



Arada ayaklarımı dikip yatıyorum, arada Melek Güneş'le saatlerce oyun, havuz, deniz sefası...derken günler su gibi geçiyor.
Diş sancısıyla bu aralar kaşıkla yemeyi reddetme, çatal uzattığımda burun kıvırıp ittirme gibi yeni huylar edindi. O yüzden süte ve hiç vazgeçemediği yoğurda yükleniyorum. Her yemeği ve meyveyi yanında boool miktarda yoğurtla yiyebiliyor.
Denizden gözyaşlarıyla ve bir minik ahtapotla çıkıyoruz bir de. Dayısının ani ve 24 saatlik ziyareti, kuzenlerle hep birlikte Kabakum turu oldu bir de arada. Onlar dalıp ahtapot yakalarken biz de heeep yüzdük, kumlara bulandık.




Bugün yine nstye bağladım, kan testlerim yapıldı yeniden, aneztesitimle görüşmemiz oldu. Herşey çooook şükür ki çok çok iyi- benim arada bir yoklayan sancı ve ağrılarım dışında. O yüzden bunlar arttığı taktirde her an doğuma alınmam söz konusu. Heyecanlı bir bekleyiş içindeyim yani, kısacası yusuflara gittim dönücem :)

.......

7 Ağustos 2009 Cuma





Bu güzel şarkının sahibi, Kurtalan Ekspres'in gitaristi Bahadır Akkuzu.....
O da gitti...


Yorumsuz

5 Ağustos 2009 Çarşamba