Acı.tatlı

30 Aralık 2009 Çarşamba

3. sayfa haberleri vardır. Baş harfleri yazılan insanlar, parantez içindeki yaşlar...
Çok kötü geçti haftasonu bizim için..
Bir aile yok oldu. İkisi de 28 yaşında 2 kuzen anneleriyle İzmir dönüşü...
eyp'nin arkadaşlarıydı..

Çok sevdiğimiz bir abimizin, eniştemizin babası da trafik kazası geçirdi, hala yoğun bakımda, solunum cihazında..

Yine eyp'nin bir akrabası, bir ablamızın bir gözünde aniden görme kaybı, MS teşhisi..

Annemle babam burdaydı. Çocuklar için iyi oldu, özlemişler..
Amcamın torunu oluyor, onun için çok güzel bir paket hazırladık. Güneş postaneyi birbirine kattı, onu gönderdik bugün..
Bugünse beni gülümseten çooook uzun zamandır almadığım bir minik yılbaşı kartı oldu, canım hemşerim, tanıştığım ilk bloggerlardan :) Güldem..
Çoook teşekkür ederim, yüzümüzü güldürdün..
Herkese daha güzel geçecek bir yıl diliyorum..

15. ayında Melek Güneş, uyku sorunsalı ve Uluç Ege kişisi

25 Aralık 2009 Cuma

Başlıktan da anlaşılacağı üzere epey uzun bir yazı olabilir ya da fırsat kalmaz kısa kısa devam ederim.
Evin içinde bir adet 15 aylık Melek Güneş ve bir adetcik 4 aylık Uluç Ege'yle yaşamaya alıştık.
Şimdiki konumuz Melek Güneş'in uyku düzeni..
Yazın alıştırdım kendi odasına. eyp turdayken ben de onun odasında uyudum. Pek sorun olmamıştı- Gecede su için 3-4 kez uyanmayı saymazsak..
Şimdi ise yine odasında uyuyor akşamları. Ama yine 2-3 hatta bazen daha fazla kez uyanıyor, emziği verince ağzına tekrar dalıyor- o emziğe de kardeş nedeniyle tekrar döndük maalesef.



Ama neredeyse her seferinde sabah saat 5-6 gibi anneeeeaa diye uyanıyor ağlamadan, yanımıza konuyor. Çünkü o saatten sonra onu yatağında tekrar uykuya daldırmak benim için çok çok zor. Uluç Ege için de gecede 2-3 kez emzirmeye uyandığım düşünülürse 'Başlarım Tracy'ye Gina'ya, zıpla kuşum aramıza!' diyerek sızıyorum ben de sonunda..

Ve bugün insanlık için sıradan ama Uluç Ege için çok özel bir gündü. Çünkü oğulcuğum kendi çapında ilk dönüşünü gerçekleştirdi :) Geçen sene Güneş'e yer yatağı yapardım, debelenirdi bütün akşam. Uluç Ege için korkmuştum Güneş tepesine çıkar mı diye. Ama benim akıllı kızım kardeşinin etrafından dolanıyor dikkatlice, bazen yanına yatıyor, emziğini veriyor ağzına, ama yine de yalnız bırakmıyorum ikisini hiç, içimizdeki minik kurtçuklar kaynaşmasın diye..

Mısırdan mesaj var :)

21 Aralık 2009 Pazartesi


Şans oyunlarında, yarışmalarda çoook şanssızımdır.
Zaten buna da eyp'nin adıyla, onun mail adresiyle katıldım.
Bu akşamüstü kargo paketi onun adına gelince şirketten birşeyler sandım ama 2 paket içinde 6 tane tazecik mısırcıklarımız geldi :)
Çoook teşekkürler..
Katılmak isteyenler....

Kaçarak uzaklaşılacaklar

18 Aralık 2009 Cuma





Herzaman söylüyorum: Bu blog sadece sevdiğim, beğendiğim şeylerle ilgili değil. Her gün grip merakla bakıyoruz diye bu kadar da saçmalanmaz markafoni, şımardın sen de!!!

Bugün...

16 Aralık 2009 Çarşamba


- Bizim için çok çok özel bir gündü eyp ile..
Melek Güneş ve Uluç Ege'yi bıraktık babanelerine. Önce Körfez'e gittik. Bodrum'un eeeeen güzel mezelerini yedik. Bodrum'a gelirseniz önce yemeğinizi yiyin limandaki restorantında, sonra da Barlar Sokağı'ndaki barında deli gibi coşun :)
Ahtapot, kazayağı, pava...dil balıkları bittiğinde Kimse Bilmez çalıyordu, Mehmet Güreli....Çok şaşırdım, çook uzun zaman olmuş dinlemeyeli..



- Sonra da Ibo ve Gemma'nın yanına gittik, Cafe Paşaoğlu.. Cappucinomuzu içtik, Bodrum'u sel almış, içimiz ısındı orda..

Evimize geldik, çocuklar çok uslu durmuş :)

Bu arada yarın misafirim var. Arkadaşlarımız geliyor. Birinin kızı Güneş'ten 1 yaş büyük sadece. Onun için güzel olacak..
Annem börek yapmış. Ben de bir tatlı buldum bu aralar kim gelse aynı şeyi yapıyorum :P
Bak tarifini vereyim, hem çok basit hem de değişik, bilen çoktur ama ben daha geçen sene keşfettim;

- 3 yumurta Biz Melek Güneş'le bahçeye inip bakıyoruz kümese :) 2 tane yetiyor
- 1 su bard. sıvı yağ Bu da biraz fazla geldi bana geçen sefer. Yarımdan biraz fazla olacak bu sefer.
- 1 su bard. irmik
- 1 su bard haşhaş
- 1 su bard tozşeker
- 1 çay bard un
- Kabartma tozu

Şerbeti 1 su bard toz şekere 1,5 su bard su..

- Bu arada saçlarımı kestirdim. Çoooook rahatladım. Ünideki waxlı, köpüklü günlerime döndüm. Hala fotoğraf makinesiz olduğumuz için böyle bir minik fotomuz var merak edenlere..
Melek Güneş'i sabit tutmak imkansız olduğu için zor sığdı kareye. Oğluşum bir minicik tosbağa, şekilden şekile sokuyorum gıkı çıkmıyor.



Birbirinden alakasız 2 bebe oldu bunlar. Biri kafasının almadığına pas vermeyen, son azı dişleri ve çarpıp geçen griple hafif nazlı, atom karınca gibi bazen koltuğun tepesinde, düşmesin diye karşıdan takipteyken başımı çevirdiğimde diğer odadan seslenen garip birşey oldu. Nasıl bir genç kız olacak diye meraklardayım. Bu tombalak ayaklar nasıl topuklu ayakkabı giyecek? Belki annesi gibi 28'ken 18 hisseden, kot pantolonuyla bütünleşik bişey olur..
Oğluşumsa 9 köyle barışık. Kimi görse, daha karşısında maymunluk yapmaya fırsat vermeden kikir kikir gülen, kıpraşık bir küçük adamcık :))

16.12.2002

Hangi insan hakları?!?

15 Aralık 2009 Salı


Tüm gösterim ve etkinliklerin ücretsiz olduğu Belgesel Haftası'nda odak noktası cezaevlerinde yaşananlar..
14-17 Aralık tarihleri arasında Dutch Chapel ve Tütün Deposu'nda gerçekleşecek festivalde öne çıkan filmler ;

28 yıldır cezaevinde yatan ve halen ölüm cezasının infazını bekleyen gazeteci Mumia Abu-Jamal'i konu alan 'Ömrüm Hapiste Geçti?'

Gençlik yıllarının çoğunu içeride geçiren bir karakterin hikayesini anlatan ve çekimleri 20 yıl kadar süren 'René', hatta filmdeki karakter yönetmenin evini dahi soyan bir suç makinesi..

Türkiye'den de yıllardır tartışılan Diyarbakır Cezaevi'ni içeriden bir bakışla, orada yatanların dilinden anlatan '5 Nolu Cezaevi'
......

Filmler ve gösterimlerle ilgili daha fazlası....

Herşey ne için?!?

12 Aralık 2009 Cumartesi


Çok sevdiğimiz bir aile büyüğümüz gördü bizi bayramda, kızımız oğlumuzla..
Gözleri doldu, 'Biz de böyle gezerdik..' diye.. Kızları İzmir'de üni.de
Oğulları, hayatında belki de hiç çok yüksek bir dağa çıkmamış, eline tüfek almamış makine müh. bu gece Hakkari Yüksekova'da..

Bir başka arkadaşımız.. O da eline sadece zıpkın almıştır heralde bugüne kadar..
O da bu gece Şemdinli'de..

Bir diğeri.. İzmir Eko Üni'de Avr. Birl. okudu.. Erzurum Ilıca'da..

Biri Kocaeli Üni Maliye mezunu Diyarbakır'da..

Sağlıkla gelirler diye umuyoruz, her an onları düşünüyoruz..

resim, Nefes filminden..

Reef

11 Aralık 2009 Cuma

Reef'in terlikleri çoook güzel ama ayakkabılarına da bayıldımm.
Şimdi markafoni'de indirimdee..






Makyaj Günlüğü

10 Aralık 2009 Perşembe


Gecenin bir vakti bulmuştum bu blogu.
Videolarını izledim arka arkaya.
Hacer'in anlatımı, yaptığı günlük makyajlarla çoktandır unuttuğum malzemelerime geri döndüm. Özellikle eyelinerları özlemişim :)
Şimdi bir yarışması varmış, hiç şansım yoktur böyle şeylerde aslında.
Şu heeerkesleree gelen Flormar paketi geliyorum haftaya dedi 1 aydır ses yok.
Üstelik kargoda mı birşeyler oldu merakıyla attığım maillerime ünü blog alemini aşan adaşım hanımefendi cevap yazmadı.
Her neyse, bahis konusu sevgili Hacer ve ödülü buradaaaaa :)

Becerikli kadınları severim ama...

8 Aralık 2009 Salı

...işin .okunu çıkaranlar beni deli ediyor ulaeeyynn!!!!










1.....

2.....

3.....

4.....

Yine mi sen?!?

Daha önce markafonide, hepsiburadada gördüm seni..
Baktım, bir daha baktım..
Çarpıladım sonra sayfayı..
Yine çıktın karşıma..
İnsafsız 149'a düşmüşsün bu sefer!!!!

Köylü milletin efendisidir

2 Aralık 2009 Çarşamba


єlเŦ๓เภє:
aşkm o koca ineği sen mi aldın tarlamıza
???
eyup:
yes
єlเŦ๓เภє:
ya ben çit alıodum o parayla
eyup:
marabalık yap biraz komşularda puan topla
єlเŦ๓เภє:
ağa oldun sen de başıma iyice
eyup:
ben güneşe aldım ineği
süt içsin taze taze
єlเŦ๓เภє:
güneş kaçamasın die çeviriom ben de çitleri heraldee


Sonunda oldu. Karı koca delirtti bizi bu sanal alem.
FarmVille'de kaybettik kendimizi. Gideyim de çapa çapalayayım biraz, mundar olmasın çilekler.

Ölsün mikroplar!!!

eyp'den sonra burçlara inanır oldum.
Başaklar titiz olurmuş. Titizlik ne kelime?!
Durup dururken kokular gelir burnuna. Odaları havalandırmak lazımdır hep. Neredeyse her çıkışında tuvaleti cifler (Ciflemek de yeni türedi) Ütüsüz boxer, en sinir olduğu şeydir. Kredi kartını kaybet ama atletlerini, boxerlarını ütüsüz bırakma. Geçen sene, 'Seneye 2 bebekle evde boxerını bulabildiğine şükredeceksin.'demiştim. Ama olmadı tabii öyle bir durum. Çocukların giysilerini ütülerken onlara da basıyorum bir ütü.
Diğer kaptan eşleriyle, arkadaşlarımla konuştuğumda anlıyoruz ki bunun en büyük nedenlerinden birisi deniz hayatı. Çok küçük yaşlardan beri deniz üstünde çalıştıklarından özellikle tuvalet, banyo, çarşaf, havlu vs temizliğine çoook önem veriyorlar. Hiç acımadan söyler, yardım eder..
Bir de bunun minik versiyonu türedi evin içinde. Küçük başak Melek Güneş, elektrik süpürgesi çalıştığında peşindedir hep. Kalan minik püstükleri bulur çıkarır, pimpirik kaynanalar gibi elime verir 'Anneeee' diye.




Dün akşam yine böyle kokular geldi eyp'nin hassas burnuna. 'Pazar günü çocuklarla anneme inin, ben dip bucak girişeyim.' dedi. Evet aynen bu cümleyi kurdu ve ben dellendim yine :) Çoğu kadının imrendiği bu durum bazen böyle sinirini bozabiliyor insanın. Dip bucak girişilecekse ben rambo kılığıma bürünür dalarım her türlü ama koltuk çekme, halı yüklenme gibi klasikler beni aşar çoğunlukla.
Sabah olunca mg ile yaptık kahvaltımızı, Ya Allah dedim giriştim işe. Çok minik bir evimiz var bahsetmiştim daha önce. Açık mutfak ve salon koltukları tıkma tıkıs oluyor. Hepsi sadece derin temizliklerde yerinden kıpırdayabiliyor, milimetrik şekilde yerleştiriliyor. Ya kolona denk geliyor ya da kalorifer borusuna.
Halıları attım balkona, koltukları çektim ortaya. Hakkaten temizlik zamanı gelmiş aslında. Mis gibi sildim, parlattım. Ama iş koltukları eski haline getirmeye gelince durdum kaldım. Bir yanda kalorifer borusuna toslayan Tv ünitesi, bir yanda sıkış tepiş kalan ikili koltuklar, bir de onların arasında dolanan Melek Güneş...
Cinnet geçiren EÖ(27) şeklinde attım kendimi balkona.
'Aaanneeeee!!!'
Yetişti yine S.annem sağolsun ama yine olmadı yapamadık. Derken sucu çocuk geldi, 'Abla sizin su bitmiştir diye geldim!' Baktım gerçekten de damacananın dibi görünüyor. O da bizi kan ter içinde görünce yüklendi tekli koltuklardan birini. Onu yerleştirince diğerleri puzzle parçaları gibi sıkıştılar yerlerine.
Bakalım şimdi akşama eyp gelir 'Beni niye beklemedin!?' diye :P Benim babam böyleydi. Annem 'Toz şeker bitti.' derdi. 'Bitmedi ama alayım hadi' diye manalı manalı konuşur. Akşam mutfak dolaplarının birinde sıkışıp kalmış şekeri bulur annemi delirttirdi.

Taga!!!! Benim ol!!!!!

29 Kasım 2009 Pazar


Sekrıt mı yapsam, yerlerde mi sürünsem nooooolurrr diye!!!
Gördüğüm an vuruldum.
İşte bu!!
Yazın arabaya binmek için gereksiz yakın, yürümek için fazla uzak, dolmuşa binmek için abartı pahalı sahil yolu için çeyiz sandığımın yanında pisikletim de vardı.
Artık böylesi lazım değil mi bana?!

Not: e-bebek'te 2900 tl!!

Söz gümüşse, sükutun çeyreği 100 tl!!!!


Yanlış anlamadım heralde?!?
'Amaaan bi çeyrek takıveririz.' denen günler geride kaldı artık.
Altın aldı yürüdü yine.
Eee, biz de gümüşünü takarız diyenlere çoook nefis birşeyler buldum.
Ion by Atasay, Atasay'ın gümüş ve altın kaplama modelleri.
Üstelik hepsiburada'da 49 tl sadece..

Heyooo!!

27 Kasım 2009 Cuma

Önce herkesssleree mutlu bayramlar..
1 haftalık ani bir İzmir gezimiz oldu. 3 dk içinde karar verdik. Dedemin rahatsızlığını da duyunca;
'Ben bayrama kadar dayanamayacağım galiba, çok özledim.' dedim.
'Yarın gidelim o zaman.' deyince eyp, 1 gecede kirlileri makineye, temizleri bavula, paldır küldür gittik.
Hafif öksürüğü, bol hapşırığı olan Melek Güneş, İzmir'de beni korkuttu epey.
14 aylık ömürcüğünde ilk kez ateşlendi ve ben bir annenin başına gelen en sıkıntılı anlardan birinin bu olduğunu anladım.
Geceden hepimizi şaşırtarak kendi kendine uyudu. Oyun oynarken yastığını aldı. Yattığı yerde kaldı. Sabah 9.30'a kadar deliksiz uyuduk. Ben sadece Uluç'u emzirmek için uyandım. O zaman birşeyi yoktu.


Sabah ağlayarak uyandı. Öperken ne kadar sıcak olduğunu farkettim ve birşey çarptı resmen bana. Kafam allak bullak, apar topar giyindim, teyzemle atladık taksiye, onların sürekli gittiği bir hastaneye.
Güneş yolda inleyerek uyuklarken kalbim...
Anne olanlar nasıl bir his olduğunu bilir.
Bilmeyenler için tarif etmem gerekirse kalbim kıyma makinesinde çekilir gibiydi. Evet tam olarak böyle. Aklımda çeşitli alternatifler, telkinler, anneannemin öğrettiği dua ama kalbim kesinlikle o an orada değildi.
Acilin kapısında kustu. Bu da ilk kez oluyor ve çok çok korktu bundan. Ateşi 38'di. Hemen şurup verdiler. Yarım saat içinde düştü ateşi ve derin bir uykuya daldı.
Çocuk doktoru çok ilgiliydi. Muayene sırasında ateşi azaldı, biraz kendine geldi, etrafıyla ilgilenmeye başladı ve ben de normale döndüm.
Eve geldiğimizde geriye köm köm öksürük ve boru gibi sesiyle nazlı bir bebek vardı.
Aradan geçen 3-5 günde öksürük azaldı, grip babaya devredildi ama artık içimi bayan nazı yerinde.

Yürü be Melek Güneş, kim tutar seni!!!

16 Kasım 2009 Pazartesi

Akşam misafirlerim gelecekti.
Sadece hanımlar olduğu için eyp, yemekten sonra çıkıyordu.
Oğlanın bezi, kızın çorabı derken, 'Hadi bakalım anneye' dedi babası ve Melek Güneş, karşı koltuktaki annesine 6-7 adımda ulaştı :)
Sonra yine babasına, yine annesine... 10 dk.dan fazla sürdü bu. Ağzı hep açık, mır mır konuşarak, çığlık atarak attı adımlarını, 14. aya 2 gün kala mest etti bizi..

Kahvaltıda, muhallebide, sütte.....

14 Kasım 2009 Cumartesi



Her yerde gün boyu tükettiğimiz şey, pekmez, Melek Güneş'le.
Bir uçtan Manisa'ya bağlılımız sayesinde her yaz sonu tazecik kuru üzüm ve pekmezimiz gelir. Bu sene ise Melek Güneş nedeniyle çok çok fazla geldi.
Kızıma yaptığım muhallebiye şeker yerine pekmez koyuyorum.
Sütüne de bala alternatif oldu.
Yaptığım minik bir araştırma sonucu öğrendim ki;

*Pekmez, thiamin, riboflavin ve demir açısından baldan daha zengin..
Thiamin, B1 vitamini ve vücutta depolanamadığı için devamlı takviye edilmesi gerekiyor, merkezi sinir sistemi sağlığının korunmasında ve zihinsel fonksiyonun gelişiminde çok önemli rolü var imiş.
Riboflavin ise B2 vitamini ve deri ve göz sağlığı için çok çok gerekli imiş.

**Pekmez, özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum gereksiniminin büyük bir kısmını karşılıyor.

***İçerdiği %80'e yakın karbonhidratın tümünün glikoz ve fruktoz halinde olması sindirim sisteminde parçalanmaya gerek kalmadan kolayca kana geçmesini sağlar.

****Pekmez, C vitamini içeren limon ve portakal suyu gibi içeceklerle beraber tüketilirse, vücut demir elmilimini daha fazla ve hızlı bir şekilde yapma olanağı bulur.

Özellikle hamileler ve emzirenler ihmal etmesin.
Sadece süt, oğluma gaz yaptığı için içemiyorum. Her gün 2-3 kase muhallebi yiyorum o yüzden. Sütü arttırdığına %100 garanti veririm.
Minikler için de şekerden çok daha faydalı. Yazın suyuna bir tatlı kaşığı koyardım Melek Güneş'in. Suyu da daha zevkle içerdi. Şimdi de arada şurup gibi veriyorum.
Miniklerimiz hasta olmasın, içeriğini bilmediğimiz ilaçlara ihtiyacımız kalmasın, ok??
Öpmedik sizi, yasakmış çünkü...

Jared Flood

13 Kasım 2009 Cuma



Böyle de bir eleman var.
Çook uzaklardan okuyanlarım varsa :P Atlanta senin, Seattle benim geziyor, matematikçi gibi formül çıkarıp orjinal dizaynlar yaratıyor, kurs veriyor.
Henüz 26 yaşında ama workshop'a katılmak isteyen 5000'den fazla kişi varmış sırada.

Her annenin hayali..

11 Kasım 2009 Çarşamba



..çıldırmadan yemek yedirebilmek :)
Bu minik adamcıkları süslemek, yemek yapmak sayılır mı? :)

Gergin elf, sabırsız eyp, tembel melek güneş

10 Kasım 2009 Salı



Biliyorum olacak birgün, biz de göreceğiz kızımızın tıpış tıpış yürüyüşünü ama ne zaman????

İki ailenin de ilk torunu olunca gelişimi hepimizi derinden etkiliyor.
İlk dişi 9 aylıkken çıktı zar zor.
Emeklemesini bekledik tam 9 ay boyunca.
Melek Güneş haftaya 14 aylık oluyor
ve hala yürümüyor..
Tüm evi duvarlara,koltuklara tutunarak tavaf ediyor resmen gün boyu.
Oyuncağıyla oynarken de hep ayakta.
Yani fiziksel olarak bir sorun olduğunu sanmıyoruz.
Zaten doktoru da çok sağlam bastığını, emeklemenin rahatlığına alıştığı için, hız kesmeden istediğine ulaşabildiği için yürümediğini söyledi.

Ayakkabılıkta oynarken de farkında olmadan hiçbir yere tutunmadan ayakta dikeliyor. Anlayınca tedirgin olup hemen oturuyor.
Sıralarken her çocuk kadar düştü poposunun üstüne, 2 tane de yataktan düşüş anımız var ama çok sarsıcı değildi onlar da.
Bir ara eyp ile karşılıklı oturup aramızda yürütüyorduk. Birkaç adım atıp oturuyor, kikir kikir gülüyordu.
Sonra yine kendi haline bıraktık, üstelemeyelim dedik.
Kısa bir süre yürüteci oldu, rahat hareket edemediği için sıkıldı, onu da bıraktık.
Bugünlerde ise poposu havada, başı aşağıda duruyor birkaç saniye. Kafasını kaldırsa ayağa kalkacak yani anladınız dimi pozisyonu, ama yapmıyor işte..
Yazın ayakları çıplaktı, şimdi de çorap, patik oluyor. Sürekli ayakkabı da giymiyor.
11 aylıkken yürümüşüm ben, eyp de öyle yaşında falan..
Bu tembel kime çektiyse!!

Bayrama kadar yürümesini umuyorum şimdilik.

Şimdi, deneyimli anneler;
Bu okuduklarınızda bizim yaptığımız bir hata var mı?
Ya da ne yapabiliriz?
Bu arada kardeşiyle ilgili bir durum olduğunu da sanmıyorum.
Çünkü Uluç Ege, kucak delisi bir bebek değil, emzirip yatırıyorum, gazını Melek Güneş'le beraber çıkarıyoruz, yüzüstü yatırıyorum pıtpıt yapıyoruz, ovuyoruz sırtını.
Yıkarken tası Melek Güneş tutuyor, beraber yıkıyoruz kardeşini.
Üçümüz beraber oynuyoruz ya da birisi babasında birisi bende.
Kıskanmaması için elimden gelen herşeyi yapıyorum yani..
Ooff böyle işte...

Bayıldımmm

9 Kasım 2009 Pazartesi



Büyük yüzüklere bayılırım..
Daha önce de yazmıştım.
Şimdilik 2 tanem var.
Bunları çooook sevdim.
Dahası burada imiş..

Anne olunca anladım...

5 Kasım 2009 Perşembe

Yıllarca zeytinyağlılar dahil soğuk hiçbir yemeği yemeyen, bazen sofraya ılık yemek getiren annesine salak salak tafra yapan ben az önce buzdolabından çıkardığım karnıyarığı yedim. Çünkü çocuklar uyurken bulaşık mak. boşaltmam, çamaşırları sermem gerekiyordu.
Anladım ki, insan soğuk yemek yiyince ölmüyormuş ve nazını bir tek annen çekiyormuş...

Aaaaa!!!

4 Kasım 2009 Çarşamba


70$'a çingen beşiği, nasıl??

Gül...

Bloglarda bir gül modasıdır gidiyor.
Bazıları gözüme abartılı görünse de el yapımı sade olanlar çok hoşuma gidiyor benim de. Kolye olarak takamam belki ama taçta ve yakada broş olarak çok güzel. Bunlar da benim beğendiklerim. Yapamıyorum zaten şu günlerde vakit ayırmam imkansız. Vakti ve daha önemlisi becerisi olanlara fikir olsun bari :)

G1




G2





G3



G4





G5




Benim favorim, saksıdaki beyaz güller ve minik küpeler.
Bu arada Melek Güneş'in kulaklarını deldirdim geçen hafta.
Epeydir aklımdaydı ama bir türlü cesaret edemiyordum canı acır diye.
Ama içimdeki minik renkli top küpe aşkı, onun benim takılarıma olan merakı, yıllardır belki kızım olur diye sakladığım minik incik boncuklar ağır bastı. Arkadaşımla sağlık kabinine gidip deldirdik.
Epey ağladı ama eve geldiğimizde aynanın karşısına geçtik. Ben kendi küpelerimi gösterdim, onunkilere baktık. O zaman anladı sanırım ve çok sevindi. Küpelerini tutarak uyudu öğlen olduğunda. Şimdi cicilerin nerde diye sorduğumuzda kulaklarını gösteriyor :)

Amaan öfff!!!

3 Kasım 2009 Salı

Hülya'nın yazısını okudum. Ohh rahatladım, kendime yandaş bulunca.
Benim de var öyle hadi canım deyip yarıda bıraktığım blog yazıları.
Çocuğu paytak paytak değil dimdik, sapasağlam adımlarla yürüyormuş...
Günde bilmem kaç kalori protein, ... mg vitamin alıyormuş...
Yaaa bırakın allaaaşkına kimi kandırıyorsunuz.
Sonuçta hepimizde var birer hatta bazılarında ikişer :) çişli. Hepsi de çook şükür sağlıklı görünüyor ve türlü haylazlıklar yapıyor.
Kanal 1'de haberleri sunan bi abla var, onun sözüne bayıldım: Mükemmel anne yoktur, mutlu anne vardır.
Hangimiz her gün ama her gün mükellef bir kahvaltının ardından meyve salatamızı yedik, öğle yemeğinin akabinde muhallebi, etli sütlü akşam yemeğinden sonra yoğurdumuzu hüpletip heeeer akşam aynı saatte yatağımıza gidip deliksiz bir uyku çektik?



Evet diyenler yazının devamını okumadan o mükemmel hayatlarına devam etsin.
Hayır diyenlerse çocuklarından da böyle bir monotonluk beklemesin.
Tabii ki belli kurallarımız, rutinlerimiz olacak çocuklarımızla ilgili.
Ama hiç olmadığımız kadar mükemmel olmalarını bekleyemeyiz onlardan.
Büyük düşünür Met-Üst'ün dediği gibi;
'Herkes 'Bu çocuk okusun.' der ve 'Kendini kurtarsın.' Çocuk okur fakat kendinden kurtulamaz.'
İşte bu yüzden beni kapının önüne boşaltılmış ayakkabılık, teki bulunamayan terlik, çoraplar, alt üst olmuş mutfak çekmeceleri zerre rahatsız etmiyor :)



Amaaa;
Beni kimse bu iki boncukla Burger'a sokamaz, o ayrı.. Zaten tavuktan insana ancak bu kadar çevrilebilen o iki salak sarışından sonra hiiiç girmem.
Evime salam, sosis... vs giremez.
Karıştırılan çekmeceler deterjandan, delici, kesici.. her türlü tehlikeden arındırılmıştır.
İşte böyle minik önlemler dışında, benim çocuklarıma yaramazlık serbest, şımarıklık yasak!!
Maa yaptık herkesi..
(Melek Güneş bu sesi çıkararak öpüyor bizi)

Açılıma inat; Nefes Vatan Sağolsun!!!!

Mim olayı

29 Ekim 2009 Perşembe

Sevgili Pln mimlemiş beni.
Herkes uykudayken yazayım.


Bloguna neden bu ismi verdin?

Çünkü bu blog ben ve caaaanımın içi eyp ile ilgili herşeyi yazdığım bir blog. Yani ben, eyp, yediğimiz, gezdiğimiz, okuduğumuz, izlediğimiz, kızımız, oğlumuz....


Bloguna yazarken star tribiyle olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?

Bebeciklerimin uykuda olması. Yoksa dikkatim dağılıyor. Zaten uyanık olduklarında onlarla ilgilenmeyi tercih ediyorum.

En son satın aldığın garip şey nedir?

Buraya yazacak kadar garip birşey olmadı aslında.

Şeker gibi olduğun anlar?

Çoook güzel demlenmiş, sıcacık çayımı içerken, Melek Güneş'le oynarken, Uluç Ege'yi emzirirken, eyp'yle aylak aylak dolaşırken, İzmir'e 10 km yazısını gördüğümde..

Arkadaşım, artık sormayın dediğin şeyler?

Aaa, bu daha bebek zaten 2.yi niye yaptınız?
Eee, çok mu uzağa gidiyor eyp, kaç hafta kalıyor?
Niye yürümüyor daha?- ki bunun sonu gelmez. Dişi çıkmadı mı, emeklemedi mi...çocuk gelişim uzmanı teyzelerin tüüüm soruları..

Aynaya bakınca gördüğün?

Bazen yorgun, uykusuz ama çoğunlukla mutlu ve huzurlu elf.

Kendini okutan blog dediğin?

Samimiyetine inandıran, paylaşımcı, yaratıcı tüüüm blogları seviyorum.

Bu blog sahibi-sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?

Yaz kış herhangi bir deniz kenarında karşılaşabiliriz :)

Peki ben kimleri mimliyorum?

Gnhnm ve Güldem'i mimliyorum, öpüyorum herkesleri...

Acı bir akşam :)

Dün akşam çooook uzun zamandır yapmadığım birşey yaptım. Kırçiçeği'ne gidip şuursuzca yedik eyp ile.. Acının ortasında patrondan gelen 2 günlük tur haberi bile bozamadı keyfimizi :) Ezogelin, lahmacun, manisa kebabı, Ali Nazik... 'Allahımm sana geliyorum!!' dedim bi ara ciddi ciddi.
Bünyem, z.yağlıdan, tatlıdan hoşafa dönmüş, ilk önce epey yadırgadı şark lezzetini ama çoook iyi geldi dün akşam bize :)
Melek Güneş'in uyku saatine denk geleceğinden onu babanesiyle oyuna bıraktık. Almaya gittiğimizde eski telefon yeni oyuncağını kulağına götürmüş, anne diyordu :) Bayıldım bu duruma :) Oğluş da çoook uslu durdu.
Sonra da çooook sevdiğimiz İbo ve Gemma'nın yanına gittik, Cafe Paşaoğlu.
Bodrum'a geldiğinizde, garajdan marinaya doğru vurun kendinizi, yol üstündeki enn güzel cheesecake yapan bu cafeye uğrayın.

Bu da Melek Güneş'in son oyun hali. Anne adaylarına tavsiyem: Oyuncağa para vermeyin!! Bizimkini en mutlu eden şey, kurabiye kalıpları, çeşitli boy ve ebatlarda süzgüler ve kardeşinin tulumları :)

Bloglar ötesi buluşma :)

28 Ekim 2009 Çarşamba

Çooook uzun zamandır yapılması gereken birşey için ortak zaman ancak bulundu.
Geçen akşam Pln'lerdeydik. Glşhlar da vardı :) ve bir ortak arkadaşımız daha.
Bu arada eyp, Pln ve Glşh liseden sınıf arkadaşı. Ve maalesef en tembeli, kopyacısı benim kocam :(
Küçükten büyüğe; 2 aylık Uluç Ege, 3 aylık Yağız, 5 aylık Derin, 13 aylık Melek Güneş, 4 yaşında Mert ve 5 yaşında Nazmi şeklinde çook kalabalık ama çoook şeker bir grup vardı, tabii ki koşuşturmadan fotoğrafa zaman kalmadı.
Yağız, onca sese, gürültüye rağmen çoook uslu durdu, bayıldım, mışıl mışıl uyudu.
Mert, Melek Güneş'in oyuncak ineğine bayıldı, gecenin sonunda uyudu o da sakin sakin uykuya daldı.
Melek Güneş, Pln'in nefisss pastasını tabağımdan yalayarak yemeye çalıştı, kurabiye kalıplarıyla oynadı, Derin'i pişpişledi.
Çooook güzel ve tekrarlanacak bir gece geçirdik..

Nottt: Kendi aramızda konuşurken bloglarla ilgili eyp, 'Çam. mak. Glşh'ın dediği gibi mi düzelttin?' diye sorunca anladım ki yorumları bile tek tek okuyan sıkı bir takipçim var, öpüyorum burdan kendisini..

Serra Yılmaz, saç, küpe vs..

25 Ekim 2009 Pazar


Sevmeyen geri dursun, ben bayılıyorum.
Taaa Şekerpare'den, Sıdıka'dan hatırlıyorum.
Bugünlerde Temel İçgüdü'de takipteyim.
Bloglarda -Lacheen ve son haber Gn- kısa saç muhabbeti dönerken ve ben de sadece son birkaç yıldır uzun saçlıyken, bu muhabbetin ortasında durmak istiyorum kısacık saçlarımla.
Sonsuz bilgilerle dolu kafasını süsleyen kısacık ve çoğu zaman farklı renklerdeki saçlarına bayılıyorum Serra Yılmaz'ın.
Bir de son zamanlarda dikkatimi çeken şey upuzun ve komik şekilli küpeleri.
Bazen renkli toplar, fincan takımları, boncuklar, son bölümde de küçük fiyonklu sepetçikler takılıyor.
Aynı anda hem komşu teyze, hem üniden bir hoca, hem herşeyinizi anlatabileceğiniz bir küçük kadın...
Bak Milas'tan Menteşe'lere akrabaymış, z.yağcı, şimdi söyledi!!! Gelmez mi ki buralara?
Tarator yapıyor, yerim ben seni!!!

Bal Kaymak

24 Ekim 2009 Cumartesi

Kına olayı


Ve bir diğer Bodrum geleneği.. 1 yaşında kız çocuklarına kına yakılıyor.
Bizim de Uluç Ege'nin mevlüdüyle birleştirip yaptığımız birşey oldu.
Çok güzel başladı. Oğlum hep uyuduğu için fotoğrafını çekemedik. Zaten uğursuz makinanın bozulacağı tuttu tam da bugünde. Minik bebeği olan her yeni annede olduğu gibi arkadaşım Ö de çantasından çıkardı acil durum makinasını :) Bu onlardan biri.
Dediğim gibi çok güzel başladı. Melek Güneş ordan oraya koşturdu, gelen minik ablalarıyla oynadı ama uyku ağır gelmeye başlayınca,bir oda dolusu teyze, bir de eline değen garip şeyle korktu ve hiç susmadan ağladı.
Günün anlam ve önemine istinaden kırmızı giydik :) Bu arada ben babacığımın geçen sene aldığı şalvarı giydim. Dünyanın en rahat giysisi bu olmalı, artık daha sık giymeye karar verdim :) Daha önce rimelimle ilgili bir yazı yazmıştım. ikkuş sormuştu, ne kadar belli oluyor bilmiyorum bu şey kadar pcde göremiyorum, belki anlamışsındır :)
Zaten sonunda Melek Güneş'le uğraşmaktan kan ter içinde kaldım.
Elindeki eldivene bakıp ağladığı için hemen yıkayıp uykuya daldı.
Hediyesini bırakan sessizce gitti, bir günümüz de böyle geçti..

İnci inci....

22 Ekim 2009 Perşembe


*** eyp, Bodrum Cup'a gidememenin hüznüyle tura çıkıyor.
Sanırım ve umarım sadece haftasonu için.
Zaten artık bitse de gitsek modunda. Ekim bitmek üzere ama ara ara hala geliyor Mr.K

*** Etrafta ise durmadan nezle, grip haberleri duyuyorum. Telde sesini tanıyamıyorum kimsenin. Burunlar tıkalı, gözler baygın.. Dünün sözünü de eyp'den duydum, bir arkadaşı söylemiş: Domuz gibiyim, grip miyim acaba?

*** Diziler yine bombaydı bu hafta maçlardan ara ara izleyebildiğim kadarıyla.
Oğuz: Ooo, Ayşe genç kız olmuşsun sen
deyince senaryonun yönü belli oldu.
Behlül'ü de son sahnede yatakta erkek görünümlü bir atla görünce onun da foyası meydana çıktı. Zaten o kırmızı pantollar, bayır aşağı koşarcasına salınmalar, saçları ahenkle dansettirmeler falan belli ediyordu kendini ama izledik yine de.

*** Son birkaç aydır çamaşır yıkama, serme... rekorundayız. Bari çamaşır mak. birşey olmasın diye duadayım. Uluç kustu, Güneş döktü...derken devamlı bir sirkulasyon var evde. Bu arada yumuşatıcıyı almıyor makine. Aldığında da o gözü suyla dolduruyor. Var mıdır bir bilgisi olan??

*** Geçenlerde Migros çıkışı, eyp önde Güneş'le, ben de oğluşum kanguruda sallana sallana yürüyoruz. Çok susadığım için şu malt içeceklerinden içiyorum bir yandan. Birkaç ters bakışı görünce anladım. Bira şişesi görünümlü malt hülasası beni 2 çocuklu alkolik anne, eyp'yi de bahtsız koca gibi göstermiş. Bir dikişte bitirip attım şişeyi.

Pöfiiii!!!!!

20 Ekim 2009 Salı

Bol alışverişli günler geçiriyoruz bugünlerde.
Çünkü evdeki teknolocik ürünlerimizin neredeyse tümü bozuldu. Telsiz telefonumuz, fotoğraf makinemiz ve en sonunda en kötüsü laptop..
Kimi Melek Güneş'in bünyesinden beklenmeyen çeviklik ve gücüyle, kimi eyp'nin katkılarıyla halloldu.
Dünkü Teknosa turunda benim çok beğendiğim, fiyat olarak da orta yol bir ev telefonu ve eyp'nin ısrarıyla, uzun süredir de istediği avuç içi kadar bir laptop aldık. Şimdilik ben kullanıyorum. Diğeri tamirden gelince eyp, tura çıktığında götürecek bunu. Çok da zorlanmayacak zaten taşımakta. Çünkü gerçekten bir karışçık boyuyla imdadımıza yetişti, sağolsun :)
Bu hafta aşı, tahlil vs ile geçti.
Uluç Ege'nin aşıları, Melek Güneş'in ilk yıl sonunda yapılan idrar ve kan tahlilleri vardı.
Bu arada 1 senedir çok memnun kalarak gittiğimiz doktorumuzun bizim pek de ısınamadığımız diğer hastaneye geçtiğini öğrendik. Ve bir soru takıldı aklımıza. Doktor mu, hastane mi?
1 yıldır sadece boy,kilo ölçümü ve özel aşılar için gittiğimiz ve gerçekten memnun olduğumuz doktorumuzla, ukala danışmanlar ve otel görünümüyle ticarethane havası veren yeni hastanesinde devam etmek mi,
Yoksa en zorlu anlarımızda dahi vezneden, hastabakıcısına kadar güvenle gittiğimiz hastanemizde yeni bir doktorla mı?
Sanırım ikincisini seçiyoruz kararsızlıkla...
Bu arada Melek Güneş'in kan ve idrar tahlilleri miss gibi çıktı :) Çok merak ettiğim bebelerde idrar tahlili de başımızdan geçmiş oldu böylece. Minik bir poşet yapıştırdılar ve başladık elimizde bir biberon suyla beklemeye. Tam 1,5 saat bekledik hanımın keyfini. En sonunda eyp, kulağına 'Hadi kızım, şıırrr,çişşş...' gibi şeyler söyledi, ben yapıyordum artık neredeyse :)

Bu da yeni bilgisayardan bir minik acemi fotosu :)

Gürhan Orhan

17 Ekim 2009 Cumartesi



Taş, takı, tasarım, altın, safir... nette dolanırken bu sitede buldum kendimi. Tasarımcılar arasında bir Türk ismi dikkatimi çekti, nerde olsak tanırız birbirimizi :) Hepiniz görün, bilin istedim. Yurtdışında çok ünlü biri sanırım, belki burada da öyledir ama ben ilk kez duydum adını. Kendi sitesinde bunun çok güzel bir kanıtı var çünkü.. Cher, Jennifer Aniston, Meryl Streep, Sandra Bullock....akla gelen tarz sahibi birçok ünlü, Gürhan Orhan tasarımları kullanıyor.

Koştur durma

14 Ekim 2009 Çarşamba


Hazır ev sakin, sessizken birkaç satır yazayım..
Uluç Ege, inanılmaz bir hızla büyüyor.
Kız ve erkek bebek gelişimini de şaşırarak farkediyoruz eyp ile. Tabii ki her bebek farklı ve kendine özgü, aynı anne babadan olsalar bile. Ama meselaa..
Melek Güneş'e 3-4 aylıkken giydirdiğim ve birkaç tanesini kardeşi için sakladığım tulum ve bodyleri vardı. Uluç Ege onları şu anda giyebiliyor. Henüz kontrole gitmedik 2. ay için. O zaman daha iyi anlaşılır sanırım.
Bir de galiba erkekler bebekken daha uslu ya da benim şimdiye kadar gördüklerim öyle. Melek Güneş'le ilk 3 ay ve hatta özellikle geçer dedikleri halde 3. aydan sonra şeş beş olan bir uyku düzenimiz-düzensizliğimiz vardı. Ama paşacık şimdilik huzurlu uyuyor.
Evin ilk bebekleri sanırım sessizliğe ihtiyaç duyuyorlar. Bu birkaç arkadaşım da daha gördüğüm bir durum. Ama Uluç Ege, ev kalabalıkken, müzik açıkken.. çok daha güzel ve derin uyuyor. Melek Güneş'in çığlıkları, kahkahaları ya da telefon sesi uyandırmaya yetmiyor neyse ki.
Bir diğeri de anne sütü, anlatmak istediğim. Aslında bu daha çok benim psikolojim ve beslenme tarzımla da ilgili olabilir. Artık çok daha rahat ve deneyimli :P olduğum için anne sütü konusunda sorun yok. Bunun en büyük nedeni de aslında Melek Güneş'le geçirdiğim öğünler de olabilir.
Doğumundan beri kabızlık sorunu çektiği için öğle öğünü çoğunlukla çorba çeşitleri oluyor. Kemik kaynatıp buzluğa koydum. Çorbayı onunla yapıyorum.
Yumuşak meyveleri kaynatıp arada onu içiriyorum. Elma, armut, havuç vs. diş kaşıyıcısı zaten. Arada papatya, ıhlamur vs..Tabii ki kendi hazırladığım yoğurt, bazen yeni başladığımız bal ya da muz ve pekmezle.
Bir avuç kuru üzüm ama iki minik parmakla teker teker serçe parmak havada yiyerek :)Tüüüm bu günlük beslenme çeşitlerini çoğaltarak, bazen değiştirerek Melek Güneş'in 2. kışını karşılarken bi sana bi bana yaptığımız için 2 ayda sadece 1 kez mama içti oğlum :)



Bu arada Cuma büyük gün!!
Uluç Ege'nin bayram nedeniyle geciken mevlüdü var.
Ve belki bilenler vardır.
Bodrum'da kız bebekler 1 yaşına girdiğinde de mevlüd okunur, kına yakılır. Bu da Bodrum'un o çoook bilindiği sanılan yüzünün ardındaki geleneklerinden biri, yaşatmak gerek :)
İkisi birarada olacak, hazırlıklar son sürat :)
Önce temizlikçi tutayım dedim. Sonra hali hazırda 85-90m2 olan köşkümüz için elin kadınına vereceğim parayı çocuklarım için harcarım dedim ve misler gibi yaptım evimi :P Yoruldum mu? Çok değil. Zaten Melek Güneş, elektrik süpürgesine bayılıyor, Uluç Ege'ye de ninni gibi geldi. Gerisi ıvır zıvır..
Derinlemesine yapılan temizliklerin sonunda evden bir kamyon yükü eşya çıkar bizde. Gereksiz ama belki lazım olur diye diye kenara konan kağıt, poşet, paket, fatura.... hepsinden arındırınca evi geriye yapacak çok da birşey kalmadı. Ennn güzel yanı da dolabımın arkasında gizlenen mektupları, notları bulmam oldu. eyp'ye 3 günde bir asker mektubu yazdığım için bir kutu birikmiş. Dün okuduk. Çok eğlenceli, boool arızalı mektuplardan notlar düşerim buraya daha sonra :)
Aşçı tutuldu, pilav için ve ayran ve tatlı... şeklinde bir mini menü, bir güzel kız bir de tatlı oğulcukla fotolarımızı da daha sonra görürsünüz artık şimdilik bu kadar çok bile yazabildim bu telaşta :)