.......

28 Nisan 2010 Çarşamba


28. yaşıma girerken bir kez daha anladım ki, bitmiyormuş..
Her geçen gün yeni birşeyler öğreniyormuş insan..
En kötüsü de 'Ben demiştim...' demek ama gerçekten ben demiştim..
Çok çok özel nedenlerle baba ocağındayım.
Babam için...

Yarın ne giysem?!?

18 Nisan 2010 Pazar


Evet, kabul.
Ben de çok isterdim öğrenciyken serbest kıyafeti.
Öğrencilik günlerimiz farklı birşeyler giydiğimiz için azar işitmekle geçmedi mi? Renkli çorap, süveter, takı vs yasaktı bazen.
Ama tamamen serbest kıyafet fikri yaş 28'e dayanınca değişiyor demek ki.
'Akşama ne okusam, test mi çözsem?' yerine 'Yarın ne giysem?' derdine düşen cincon bir nesil gelmezse ne olayım!!
Anketi nazo'da gördüm.
Cevaplamak için vatandaşlık no yeterli..

Yaz gelir....


eyp gider...
2,5 aylık iş arama maratonu sona erdi. Bazen teklifler üstüste geldi, bazen telefon çalmadı günlerce.
Zaten kış başından beri evde olan eyp, eve, bana, çocuklara çoook alışmıştı, biz de ona tabii..
Bu kış çoook gezdik, eğlendik, bazen sıkıldık, 'Yeter artık!!' dedik..
Ve sonunda oldu.
Kaptanımız artık burada..

...ve zeyno da gider...

17 Nisan 2010 Cumartesi



Bodrum'a yerleştiğim ilk günden beri en yakın arkadaşım oldu zeyno..
eyp'nin akrabası, çocukluk arkadaşı benim mahalledeki tek yaşıtım, anlaşabildiğim, dertleşebildiğim arkadaşım oldu.
Melek Güneş, 'deyyzee' diye peşinden ayrılmadı, kucağından inmedi..
...bugüne kadar...
Bu akşam nişanlandı zeyno..
Melek Güneş'i zor verdik kucağına, yüzüne bakmadı gece boyu.
Herşey yanında konuşuldu, demek ki anladı o da deeyzesinin birkaç ay sonra Antalyalı olacağını..
Benim gibi o da buruk bir mutluluk içinde demek ki...

Haftasonu Selimiye

11 Nisan 2010 Pazar


Çooook uzun zamandır planladığımız Marmaris Selimiye tatilimize çıktık çoook ani bir kararla. Cuma gecesi eyp'nin ilkokul arkadaşlarındaydık. Gece 1.30'da kesin karar verildi, cts öğlen yoldaydık.
Bodrum'dan Muğla'ya, Marmaris'ten Selimiye'ye epey uzun,boool yeşil bir yolculuk oldu.
Melek Güneş, hafif virajlı, bol oksijenli uzun yolculuğun sonuna doğru midesini eline aldı, daha doğrusu benim elime verdi :)
Birisi öğürürken ondan önce kusan ben, en çok eyp'yi şaşırtarak, olaya ani müdahalemle, hallettim. Ne de olsa tek araba gittik, arkadaşların arabasına öğle yemeği menüsü çıkarmanın alemi yok.
Demek ki neymiş; köftenin üzerine minik milka çikolata topu yenmeyecek, yol boyu bıdır bıdır konuşan bebe birden susup garip hareketler yapıyorsa ilk defa kusacağı anlaşılabilirmiş.
Olay tam Kız Kumu'nun önünde gerçekleşti. O yüzden adını Kız Kusmuğu olarak değiştirdik, iğrenciz!!
****
Bungalovlarda kaldık. Çoook sıcaktı.
Yemekleri Sardunya'da yedik.
Fırsat bulup gitmek isteyenler için bir minik tavsiye..
Bungalov için orda yer bulamadık, daha yakın bir yerde kaldık. Çok kalabalıktı çünkü. Önceden rezerve ettirmek faydalı olabilir.
Detay vermek istemiyorum. Deniz ürünleri süper. Kahvaltı da öyle. Sebzeler kendi mahsülleri. Kahvaltı yaparken köyün balıkçıları sabaha karşı tuttukları balıkları getiriyor. Personel çok kibar, çok ilgili.
****
Uluç Ege'nin yine bir gezi sırasında çıktı bir dişi daha :) Ama keyfi yerindeydi.
Melek Güneş'i denizden uzak tutmak imkansızdı neredeyse. Hiç oturmadı, koştu oynadı. Denize taş attı, dönüş yolunda Beypınarı'nda balıkları besledi..
1 gece kalıp döndük, yeni minik tatil hayalleri kurarak...

Sen yorulma evladım

9 Nisan 2010 Cuma



Salak hallere giriyorum bazen.
Melek Güneş kitabına bakarken sayfaları ben çevirip konuşuyorum durmadan.
Uluç Ege, ağzı açık elimden almaya çalışıyor minik topunu, çünkü o esnada ben atıp tutuyorum kendi kendime.
Geçenlerde Gemma, boyama kitabı ve rengarenk kalemler getirmiş cafeye. Ben hemen alıp boyamaya başladım bir yandan da birşeyler anlatıyorum Güneş'e.
'Kitabı anneler bitirdi.' dedi Gemma. Gerçekten baktım, hepsi taşırılmadan özenle boyanmış :)
Heralde zamanında benim annem de aynı şeyleri bana yapmış ki, içimde kalmış bazı şeyler. Onları yaşıyorum tekrar :)
Durmak lazım!!

******



Evin içinde defolup gitmeyen bir mikrop var.
Melek Güneş'in bademcik sorunu az da olsa devam ediyor.
Uluç Ege atlattı.
eyp, özellikle sabahları fena.

Fername

8 Nisan 2010 Perşembe






























Fername'deydik dün gece.
Ferhan Şensoy'un tek kişilik... gösterisi, içinden 'name' mektup geçen oyunu..
2 saati geçen 2 perdeydi.
İlkinde süpermarketlere, hükümete, teknoloji bağımlılarına boool ayarlı..
İkinci perdede daha çok kendisinden, sinema geçmişinden bahsediyor.
2 saat boyunca bir kez bile teklemeden, ııılayıp hıımmlamadan, bangır bangır anlattı.
Başlangıçtaki cep tel, kamera vs uyarısı süperdi.
Zamanında çok konuşulan, 'Derya Baykal'dan kurtuldum. Deniz Baykal'dan kurtulamadım.' esprisini yaptı yine.
Anlatmak yetmez, izlemek lazım...

*****

Bugün evden çıkasım yok
telefonu açasım yok
rakimiz var, içesim yok
acelem var koşasım yok

Kız mı, erkek mi??

7 Nisan 2010 Çarşamba























Seni düşündüğümde aklıma pembe kelebekler, bembeyaz yasemenler, misss gibi melisler, çiçekli çoraplar, sedefli düğmeler, pembe topuklar....
Seni düşündüğümde boncuk gözler, minicik dudaklar, askılı pantolonlar, baklavalı süveterler ve yine o dayanılmaz pembe beyaz ayacıklar gelir aklıma...

Dün bir, bugün iki

5 Nisan 2010 Pazartesi


Sonunda başladım.
M.babamın taksisi var ama taksi için ayrı ehliyet gerektiğinden çalışamıyorduk rahatça. Cezası çok yüksek çünkü.
Melek Güneş'in doğduğu hafta aldığımız arabamızda da pek çalışamadım. Hamileyken korktum biraz. Sürekli kullansaydım belki ama acemiyken başlamak istemedim.
Ama artık çalışıyoruz. Hocam kocam :)
Biliyorum kocadan hoca olmaz. Höt dese gözler dolar, o anlatmaktan bıkar, ben hata yapmaktan korkarım vs düşünmeden kafama koydum bu sefer.
Yaza kadar sahile sürsem yeter heralde şimdilik :)

Miss Li

4 Nisan 2010 Pazar

Volvo'nun reklamlarında duydum ilk önce.
Bu kaçıncı araba reklamından indirilmiş şarkı bilmiyorum zaten :)
Hafif titrek sesli, çatlak bir hatuna benziyor, miss'liği geçmiş aslında biraz, tombiğe dönmüş ama çok şeker.
Tıkılmış bir sürü deli çalıp, söyleyip tepişiyorlar :)



Miss Li - Ho Boy - Clip
Yükleyen urlov. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

Nilüfer Devecigil

2 Nisan 2010 Cuma

Psikoloji mastırını Amerika’da tamamlayan Nilüfer Devecigil yine Amerika’da deneyimsel oyun terapisinin yaratıcısı Byron ve Carol Norton’la beraber çalıştı. Bu arada ‘attachment parenting’ ve çeşitli anne-baba okulları üzerine araştırma ve seminerleri oldu. Özellikle attachment ve hiperaktivite ilişkisine yönelik araştırmalarının yanısıra fiziksel ve duygusal travmalar üzerine birçok okul dışı eğitime katıldı. Bugün İstanbul’da özel bir klinikte 3-8 yaş arası çocuklara oyun terapisi uygulayan Devecigil ayrıca hamilelere ve yeni annelere ‘attachment parenting’ danışmanlığı ve her yaş grubuna yönelik anne-baba okulu seminerleri düzenlemektedir.



Cine 5 / Farklı Bir Gün / Canlı SöyleÅ�i - Nilüfer Devecigil
Yükleyen mcerdogan. - TV dizilerini ve programlarını online izleyin.

Ne ki şimdi bu?!


Dantel etek modası varmış.
Ablamızın da eli iğne tutuyor belli. Dikip yayınlıyor blogunda.
Yook kıskandığımdan değil, ellerine sağlık tabii ama bu çeşme başı pozunu anlamadım ben.
*****
Bahçe içinde oturuyoruz ama kadınlığımdan asla taviz vermem. Çapa çapalarım ama dantelimden vazgeçmem. Beyim de az mutaasıp olduğundan ayak bileğimden yukarısını ondan başkasına göstermem. Hortumla ıslata ıslata dövme fikrinizi ve yorumlarınızı bekliyorum...

Bir zamanlar ben....

1 Nisan 2010 Perşembe

Şu aralar anneliğin dibine vurmuş olsam da bir zamanlar ne yaptığım geldi nette dolanırken aklıma...
Üç kuruşluk iş yapıp on kuruşluk saman s.çtığımız günlerdi..

Her akşam mutlaka babama kahve pişirir, abimle didişirdim..
En faydalı besin makarna-patates kızartmasıydı. Yemeğin suyuna ihtiyacımız yoktu çünkü..
Sabrina'yı izler, deliler gibi kitap okurdum..

Sonra üni günleri başladı.
Yurtta kendim gibi yüzlercesiyle geçirdim 5 yılımı. Allahtan sadece ilk yılım devlet yurdunda heba oldu.
Akşamları kantin mahşer yeri gibi olurdu. Birbirinin üstünden para uzatır, üstünü hiç tam alamazdık.



Her gece topkek süt içerdim. Sağlıklı beslenmenin anlamını açlıktan okulda bayılınca anlamıştım çünkü. Her akşam meyve tabağıyla başıma dikilen annem çok uzaklardaydı ve sıkıyorsa yeme devri başlamıştı.

Bir problemin çözümü sayfalarca sürerdi.
Blok ders için yalvarır, hemen bitsin de pazara koşalım derdinde olurduk.

Harcanması en zevkli para öğrenim kredisiydi.
Babadan zor para ister, bitince yaptığımız kolye-küpeyi satardık kantinde..

Akşamları herkes sevgilisine atkı örerdi. Bilen bilmeyene öğretir, arada yarısına kadar yapıverirdi. Ufacık dükkanı olan yüncü amca biz mezun olurken dükkanını tadilatla yenilemiş, iki katına çıkarmıştı. Muğla soğuk, yurttaki kızlarda sevgili çoktu..

Flormar ojenin her rengi vardı.
Osmanlı Bankası hayalleri kurulurdu..
Üzeyir Garih okurdum, bölümümle ilgili, ölümünü de gördük ne yazık ki..

Şimdilerde maymun suratlı olduğunu düşündüğüm Davids'e bayılırdım..
Leman, Lemanyak oldu, Lombak pörtledi bi ara..Penguen'di Uykusuz'du derken üni bitti..
*****
Daha biiiirr sürüüü şey...
Çocuklar uyurken bu kadarı geldi aklıma..
Bir de 'Vayy be..' dedim, demek ki annemin de benden önce böyle anıları vardı ve biz bunun hiç farkında değildik.
Sanki annemiz babamız da bizimle birlikte doğmuş, o güne kadar hiç yaşamamışlar..
Salak ben!!!