Hülya mimlemişti,ben de iki senedir süren dejavudan örnekler vereyim..
Bunlar tamamen bizim evdekiler için geçerlidir, evde denemeyin....
* Güzel uyuması için deli gibi yorulması gerekir. Yoksa uyutmak için sarfedilen çaba, onun kikir kikir gülmesiyle sinir bozucu bir hal alabilir. 'Gördün mü, sen değil, ben istediğim zaman uyurum.' der halini takınması için birkaç aylık bile olması yeterlidir.
* Aynı şey yemek için de geçerli. Bol ara öğünlü, atıştırmalı, tepiştirmeli günün içinde ana öğüne geçmek imkansız olabilir. Yumruğu kadar bir midesi olduğu unutulmamalı, acıkmasına fırsat verilmelidir.
* Onun da kendine ait bir kişiliği, benliği, oyun ve hayal dünyası var. Bunu görmek için çocuğu 2 yaşında sendroma sokmaya gerek yok. Bazen odasında yalnız kalmalı, kendi başına da oynamalı bu minik bünye. Elinde bebek, top.. sürekli başında bekleyen bir anne, özellikle park, bahçe vs gibi yaşıtlarının yanında şimdiden sıkıcı olabilir. 'Ya bi git başımdan, rahat bırak beni kendimle' demek ister, yazık diyemez, ordan oraya atar, savurur kendini.
'Tamam, kovaya kum koy şimdi, arkadaşına da ver hayırr o bizim değil, oraya koyma küreğini, kovaya koy...' şeklinde talimatla oyun oynatan park anneleri bi çekilin kenarı ya, gölge etmeyin tepelerinde!!
* Ne kadar uğraşsak da anneler olarak, babalarının yerini alamıyoruz, kabul etmek lazım. Neredeyse her evde aynı şey vardır, kuralcı anne- özgür baba..
Melek Güneş, ilk dondurmasını babasından arakladı. O güne kadar ağzına sürdürmedim, canı çekmesin, istemesin diye yanında yemedim. Ama babasının yediği magnumdan tırtıklarken 9 aylıktı. Şapurdatarak yalanırken, bana sanki nispet yapar gibiydi ya da ben üstüme alındım.
Salıncaktayken ben özellikle kemerini taktım. Babası özellikle takmadı, bir de üstüne deli gibi salladı hep. Benim karşıdan içim gitse de onun kikirdemeleri harikaydı.
* Erkekler ve kızlar doğuştan farklı kabul!! Örnekleyerek yaşadık. Melek Güneş'in, 1,5 sene özenle oynadığı güzel saçlı bebek, Uluç Ege'nin bir hareketiyle yolunmuş tavuğa döndü. Oyuncak süpürgesini ben süpürge çalıştırdığımda getirirdi yanıma, o da yapmaya çalışırdı, ta ki Uluç Ege, sapını koparana kadar!!
* Ana-oğul, baba-kız gerçeği bizde de var. İlk kez 2 aylıkken ayrıldı Güneş babasından, İzmir'e gitmiştik. Döneceği günün gecesinde 'Yola çıkmış, 12 gibi evde olur'u duyunca her akşam 8-9 gibi uyuyan Melek Güneş, gece 12'ye kadar ilk kez uyumamış, babası gelince önce boynunda ağlamış, sonra da kucağında uyumuştu. Hala da görünce ağzının suları akar, kucağından inmez, nazlanır vs..
Uluç Ege kişisi ise, şu 9 ay boyunca babasıyla adam akıllı bir muhabbete girmiş değil. Arada hoş beş yaparlar, top falan ama onun da derdi benimle. Başını koltuğumun altına sokar, sırnaşır vs..
* Aynı şey, gençlerle de benzer olur.
Uluç Ege, dayısıyla ya da babasının erkek arkadaşlarıyla önce temkinli, ardından enseye şaplak, .öte parmak bir muhabbete girer. Genç kızlara cilvelenir, yolda çoook durdurulmuşluğum var liseli kızlarca.
Melek Güneş ise, özellikle dayısına önce çooook nazlanır, sonra yavaş yavaş elbisesini, küpesini gösterir, 'Çok güzelsin!'i duyunca utanır, yürüyüşü değişir.
Genç kızların önce küpelerine, takılarına, saçlarına bakar, inceler, hoşlanırsa kucağından inmez.
******
Yaz yaz bitmez bu tespitler ama yazı arasında yaptığım çorba kaynadı, çamaşırlar kurudu, çöpler birikti... Halinden şikayet eden tek çocuklu blogger anneciklere selam olsun, hepsi beni bekler, byeeee...
Tespitlerim çiftdikiş!!!
14 Mayıs 2010 Cuma
Gönderen elfeyp zaman: 03:40
Etiketler: Abijim, kaptan, miniğim, miniğim jr
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Aman allahım,bu ne yakışıklılık Uluç Egeeee?
Yorum Gönder