2010'a son kayıt...

31 Aralık 2010 Cuma

İyiyiz..
Çok iyiyiz..
*****
Birkaç gün önce Uluç Ege'de grip başlar gibi oldu..Klasik öksürük, hapşırık, kalan son 2 dişin de etkisiyle huzursuzluk, ishal... hepsi birbirine karıştı. Baktım şurubun da dibi görünmüş, hem çoktandır görmediğimiz doktorumuza bir görünelim, hem de şurup vs yazdırayım istedim, gece aniden ateşlenebildiği için..




Rutin kontrolde, kalp sesinde bir sorun olduğunu söyledi dr, ikinci kalp sesi çift atıyormuş, normalin dışında bir durum.
Sık sık İzmir'e gittiğimizi bildiği için 'Bir çocuk kalp doktorunun görmesinde fayda var.' dedi..
Nasıl olduğumu tahmin eder anne olanlar, olmayanlar için daha önce de bu tanımı yapmıştım, kalbim bir kıyma makinesinde gibiydi. Başka birşey düşünmeden sıkışıp ezildi eve gelene kadar. Çok uzatıp dramatize etmek istemiyorum çünkü 2 gündür hayata bakışım bile değişti diyebilirim.
İzmir'de gittiğimiz çocuk kalp doktoru çok içimize sindi, çok güleryüzlü ve işinin ehli bir dr, üstelik çok genç bir doç.
eko çekildi.
Sonuç, 7 yaşına kadarki çocukların birçoğunda görülen masum üfürüm denen durum. Ateşli hastalık, heyecan, kansızlık gibi dönemlerde görülen tehlikesiz, tedavi gerektirmeyen, en önemlisi çocuğun günlük aktivitelerini engelleyici özelliği olmayan durum.
***
Rahatladım mı?
Evet derin bir nefes aldım odadan çıkarken ama mutlu olamadım..
Etrafımızda erken doğmuş, muhtemelen ilerde kalp rahatsızlığı olacak avuç içi kadar bebekler, 7-8 yaşlarında hala bebek arabasına binen çocuklar, daha büyük yaşlarda tekerlekli sandalyedeki çocukları görünce 'Yaşasınnn bizimki önemsiz, masum birşeymiş..' diyemedim.
Sadece dünden beri binlerce kez ettiğimiz şükürler ve ikisi de grip olan bebeciklerim var. Her öksürük, hapşırıkta bile şükreder haldeyim.. Merakınız ve iyi dilekleriniz için çokçok teşekkürler..

Herkese sadece sadece sağlık diliyorum bu yıl..

Güne not...

29 Aralık 2010 Çarşamba

Başlarına gelen en zor şeyin antibiyotik olduğunu sanırdım ya da kısık ses ya da kırılmış bir minik tırnak, normalin üstü ateş, bir türlü çıkamayan balgam...
Değilmiş...
Yarın sabah İzmir'e gidiyoruz..
Çocuk Kardiyoloji'ye ...
Uluç Ege için...

keçekeçekeçekeçekeçe

16 Aralık 2010 Perşembe



Bunlar benim ıvır zıvır vızır vızırlarım...
Kitap ayracı, broş, gözlük kılıfı vs sanıyorlar kendilerini..

Bugün...

15 Aralık 2010 Çarşamba



Kardeşiyle yanyana sırnaşan Melek Güneş: Anne, sana Ege için çok teşekkür ederim...
Ben:?!?
MG: Sana teşekkür ederim bi de babama teşekkür ederim Ege için, ben çok mutluyum bugün..

ve bir kez daha gözyaşları içinde 'İyi ki...' diyen ben...

Bir net alışverişi daha

9 Aralık 2010 Perşembe

Aslında hata bizde. Ayakkabı hiç netten alınır mı denemeden, görmeden?
Ama eyp'nin motomax'ten alışveriş eden arkadaşları varmış, çok memnunlarmış vs..
O zaman şanssızlık bizde..
Bot çok çok güzel ama 41 yerine 38 numara geldi bu sabah.
eyp 'İstersen senin olsun, bana bi daha alırız.' dedi ama no, tenx..




Şık bir çizme olsa neyse, bileğindeki panterle bana biraz fazla geldi :)
Telde çok güzel ilgilendiler, ben anlatmaya başlarken adam farkettiklerini söyledi, botun kodunu falan verdi inandım :)
Sırada motosiklet montları var, onlardan isteyebilirim ama :)

Av Mevsimi, Bir Bodrum Gecesi

8 Aralık 2010 Çarşamba

Geçen akşam eyp ile cinema gecesi yaptık.
Oasis'e ben sürdüm, gece :))
Bence fena değildim. Park yeri ararken bir arabaya sürtüş hariç. Zaten çok minik birşeydi, bizim arabada birşey yok, sanırım karşıda da yok. Sıvışıverdim ustaca bir manevrayla çünkü dönüp bakmadım:P Biliyorum ayıp oldu ama ufak birşey :(
'Sağ salim geldik ya!' dedim.
'Öldürseydin bari bi de!' dedi.
Araba konusunda benim kadar tembeli yoktur. Bana kalsa fizana kadar dolmuşla gidebilirim. Ver parasını, uzat ayaklarını götürebilen götürsün işte. Sağdan geldi, kıvır, soldan geldi hızlan, park yeri ara, topla topla, bire al, üçe geç...Hiiiiç bana göre değil..




Filmden önce eyp'nin klasik bana göre lüzumsuz para harcamaları vardı. İlle bir yerde oturulacak, 2 liralık kahveye 10 lira verilecek, hayır çıkmadan tatlımızı da yemişiz pastaya ne lüzum şimdi..
Çoook güzeldi ama hepsi de. Yerken bir taraftan kuzucuklarım geldi aklıma, vicdan yaptım. Güneş, krokanlıya bayılır mı, Uluç çileklerini hüpletir mi...
Babam biz küçükken arkadaşlarıyla kornet yemiş, ilk çıktığı zamanlarda, sene 1960'lar :P
İçine sinmemiş hiç, akşam bize de getirdi. 'Oooo, biz hergün yiyoruz bunu!' demişti abim..

***




Film, Av Mevsimi..
Bir sürü olumsuz eleştiri duydum ama yine de görmek istedik. Bence çok da fena değildi. İzlenebilir, hatta sadece Cem Yılmaz'ın Hayde sahnesi için bile...
Şener Şen bana baygınlık verdi bu filmde. Aynı derviş ifadeler, lafı gediğine koymalar..Biraz şaşırtsa artık fena olmaz..
Fazla detay vermekten nefret ederim. Bu kadarcık anlatıyorum, tavsiye eder miyim? Evet...

MG ve UE'nin son incileri

7 Aralık 2010 Salı

Melek Güneş, kardeşine her geçen gün daha büyük bir sevgiyle bağlanır. Fotoğraf makinesini görünce eller Uluç Ege'nin boynunda. O da son sürat çıkan dişleriyle doldurur ekranı :)
Ama uyarı yine abasından gelir:

-nokta komluk yapma uluç ege!!!

Bu yeni kelimemiz. Ne olduğuna karar veremediği durumlarda kullanıyor.

-Anneecimm, nokta kom gibi düştüm..
Nokta koma benzedin uluç ege!!

Bu arada 15 aylık beklemenin ödülünü verdi bana oğulcuğum. Anneee diyor bana!! Hayatını 2-3 kelime ile- dede, gaga, aba- yaşayan Uluç Ege'nin bana kıyağı!!

Ben, kazayaklarım, beyaz saçlarım

Birkaç ay sonra 29 ?!?
Olsun o da güzel!!


Markafoni'den ilk sipariş

Bazen bana gelirler!! Birşeyleri değiştirmek isterim alelacele. Hanginize olmaz?
Bu sefer nevresim takımlarına taktım. 5 yıldır döndür çevir aynı takımlar, çoook sıkıldım. İzmir'deyken Ikea'dan bir takım aldım. Fiyatı da çok uygun gelmişti. 40 tl civarında ama içinden çarşaf çıkmadı. Sadece nevresim ve 2 yastık kılıfı koymuş cimri İsveçliler. Çok renk olduğu için eldeki düz renkli çarşaflardan uydurdum artık. Bir tane de annecim verdi. Sonra baktım markafoni'de indirim var. Beğendiklerimin çoğu bitmişti . Bu kalmış bize. Onun da fiyatı çok uygun. Kargo ücreti ile 38 tl kadar.





Aslında daha çok hergün mail atan markafoniyi kullanmak için verdim bu siparişi. 6 gün içinde geldi siparişim. Çok da erken bir süre değil yani. Bir dahakine limangoyu deneyeceğim..

2010 biterken...

2 Aralık 2010 Perşembe

Epeydir yazamıyorum, farkeden var mı bilmiyorum :)
Blogları takipteyim ama kendiminkine gelince sıra pek isteksizim..
Güzel şeyler oldu birkaç haftadır..
Abijim evlendi..Çoook güzel bir düğünle, çooook tatlı bir kızla..
Fotolar Gn'de, gönderince eklerim..
Bir de çoook sevdiğim ortaokul arkadaşım evlendi. Daha doğrusu anadolu lisesi..Bizim zamanımızda (!) anadolu liseleri 7 yıldı. Ortaokul ve lisede matematiği, feni vs bile ingilizce okurduk. Yabancı dili çook sevmemde ve gramerime güvenmemdeki en büyük neden budur aslında.
Neyse yani arkadaşım pln çoooook yıllık.. Eski arkadaşlarımı gördüm yaklaşık 10 yıl sonra.. Herkes hala aynı olduğumu söyledi :) O düğün de çok güzeldi ama ben de yine foto yok:P

Bu arada çok güzel işler peşindeyim. İzmir'de ufak bir Kemeraltı turumuz oldu Özge ile- abijimin eşi :)
Keçe, etamin karışımı birşeylerle donatabilirim her an bu ekranı.. Yaptıklarım beni aşınca, sandığın dibindeki İşletme diplomam kıpraştı, maymun iştahım dinmezse, yaptıklarım yazın arkadaşımın Gümüşlük'teki tükkanında olacak :)))

Bir de sık sık büyük anneanne ziyaretlerimiz oluyor. Kardeşimizi kaybettikten sonra bize ve onun ailesine en iyi gelen şey kuşlarımın vıcırdaması..



İ.me.ce

14 Kasım 2010 Pazar


Ne kadar geç farketmişim annesözünün kitaplarını..
Geçenlerde bebeler uyurken ordan oraya dolanırken keşfettim. Hemen bir iki istekte bulundum. Biri kapılmış ama şansımıza Şekiller bize geldi. Hem de 2 günden az bir sürede. Paket açılırken öyle sevindiler ki kargocu çocuk bile bekledi içindekini görmek için :)
İkisini aynı anda sabitlemek imkansız olduğu için böyle bir fotomuz oldu. Çoooook teşekkürler Deniz Hnm. Hergün takipteyiz artık :)

Bizim evde erkek var!!

10 Kasım 2010 Çarşamba

Bunu anlamam için traş olması gerekiyormuş sanırım :)
Oysa bana çok sevimli görünüyordu o karışık kuruşuk altın sarısı saçlar.
Baktık onu rahatsız ediyor, kulaklarının içine kaçıyor, kafasının içi kaşımaktan çizik dolmuş :) Babasının berberine gitti geçen akşam.



Çok utanmış, eyp'nin omzuna kapanmış, biraz mızıklanmış vs.. eyp'ye göre ana kuzusu yapmışım çocuğu, 'Bikaç hareket mi öğretsem acaba?!' diyor!!
Kesinlikle izin vermedim, benim oğlum bir asilzade :P annesine masum ayakları yapan, ama itlikte sınır tanımayan bir küçük erkek aslında, bana çaktırmıyor.
Aynı anda hem kız hem de erkek çocuk yetiştirmek çoook zormuş..
Biri minik arabaları yanyana özenle diziyor, bebeğinin saçlarını okşayarak sallıyor. Biri çaktırmadan oyuncak bebeklerin saçlarını yoluyor, kendini hiç düşünmeden boşluğa bırakabiliyor.
Biri dayısının arkasından sesleniyor; 'Ahh dayıcım, yine dağıtmışsın ananemin evini!!'
Biri dayısına el ense çekiyor, topu üstüne üstüne atıp sataşıyor..

Tek dayanamadıkları şey yine birbirleri ama..

Sultan

30 Ekim 2010 Cumartesi


eyp'nin işi yeni başlıyor.
Sultan denize atıldı..
Aylardır süren tersane günleri kısmen bitti. Geri kalanı denizüstünde yapılacak.
O gün biz de oradaydık..
Sultan'ı denizle, Melek Güneş ve Uluç Ege'nin babası buluşturdu..
O an, çok heyecanlı bence..
En güzeli de Uluç Ege'nin 'Wuuuu!!' diye bağırıp Melek Güneş'in 'Dikkatli sür babacımm!' diye arkasından seslenmesiydi..

Sultan video....
haber....

O benim kızım!!!

26 Ekim 2010 Salı

Yolda yürürken iki adımda bir kucak isteyen Melek Güneş ve son 2 yılda kol kaslarını geliştiren anne...

Ben: Kuzucum, biraz yürüyelim, ayaklarımız açılsın ok?
MG, pantolonunu kaldırır, ayağını gösterir.
: Bak anne benim ayağım açıldı.

***

Gün içinde, eğer evdeysek, min tv ile gün geçirilmeye çalışılır. Anne, bazen dayanamaz, müzik kanallarına göz atar. TRT Müzik'i keşfeder.
Şıkırdım bir sarışın MG'nin dikkatini çeker. 'Benim için üzülmeeee, benim için üzülmeee' der Funda Arar'dan ama MG, şarkı sözlerini yanlış anlamada annesine çekmiştir bir kere.

MG: Anneee, abla ne diyo duydun mu?
Benim şeyim kaybolduuu diyoo...

***




Yeni adımlarıyla Uluç Ege, aklından geçenleri hemen yapmak ister ama minik ayacıklar onun hızına yetişemez arada yalpalar, sendeler, çokça kayar, sonunda mutlaka ama mutlaka acıyan yeri kafasıdır. Ablası, her seferinde çok üzülür..

MG: Geçmiş olsun egecimm öpeyim bak geçiyooo, büyüdün hem sen, bu kadaaar oldun!!

***



Babasını işe gönderirken..

MG: Babacımm, ferluarını kapat yeleğin, üşürsünn..

***

Bu arada Bodrum şivesi tam gaz devam..

MG: Anne, inar var mı, inar? Kır da yiyem.

: Bakınn ben naha geliom?

: Annee, çorabım nerde? Naaa, burdamış..

***

Fotolar, dosyalar arasına kısıp kalmış.. Vay bee, zaman.. dedirtti..

Her çocuk değerli, seninki kadar...

21 Ekim 2010 Perşembe

Bazıları daha az şanslı ama..
Bazıları daha konforlu..
Bazıları çamurun içinden geçip giderken okula, bazılarını kapının önünden alır servis aracı..
Bazıları aynı anda 3-4 çift ayakkabı içinde mırın kırın yaparken, bazıları aynı hırkayla geçirir bir dönemi..
Bazıları bir el bekler tutmak için..
*****
Mezunu olduğum üniden bir yükseklisans öğrencisi yardım çağrısında bulunmuş, tesadüfen gördüm, Açalya'nın blogunda..Facebook grubu burada..Sadece Milas'tan değil üstelik, Türkiye'nin birçok yerinden ihtiyaç sahibi çocuklara ulaşmak mümkün..







Vuslat Doğan
Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Sosyoloji Bölümü
Kötekli Yerleşkesi Muğla

Benim çorap, ayakkabı, defter, kalem, boya vs elimden geleni göndereceğim adres bu..
Bayramda sadece kendi çocuğunuzun yüzünü güldürecek kadar bencil olmayın, siz de birşeyler yapın...

Bodrum Kalesi'nde 2 kardeş

20 Ekim 2010 Çarşamba

Pazar sabahı Bodrum'daydık.
Uzun zamandır hep beraber çıkamamıştık. eyp'nin bitmek üzere olan teknesi vaktini alıyor çok. Bir de yaşadığımız üzüntü..
Gezerken 2 kez kalenin önünden geçtik. Daha götürmedik çocukları hiç kaleye. Pek birşey anlamazlar diye. Aslında Bodrum'da yaşayıp, hatta Bodrumlu olup, kaleye hiç gitmeyenler var. Üstünde yaşadıkları tarihi mirastan bihaber..İnsan yaşarken anlamıyor hiç..Çoğu çocuk, okula başlayınca gidiyor, okul gezisi gibi :)
İçeri girmiyoruz bari şu heykellerin önünde bi şipşak yapalım, dedim eyp'ye.
'Ya bırak şu sapığı!!'
!?!?!?!
Okuyunca anladım, biraz da araştırdım..
Sağdaki heykel, Maussollos'a ait. 24 yıl Karya’yı idare etmiş.
M.Ö.353’de ölünce yerine karısı, aynı zamanda kız kardeşi olan 2.Artemisia geçmiş. Yanındaki heykel de ona ait.




Kız kardeşle evlilik dünya üzerinde Mısır firavunları ve Polenezya adaları kral aileleri dışında hiçbir yerde görülmemiş.
Yönetici aile kendilerini halktan çok üstün gördüklerinden başkalarıyla evlenmek istememişler.
Halikarnas kraliçesi, ölen kocası Mausolos adına, dünyanın yedi harikasından biri olan “Halikarnas Mausoleum”unu yaptırmış.

***

Peki, en önemlisi bu heykeller buraya nasıl gelmiş??

Halikarnas Balıkçısı, Cevat Şakir Kabaağaçlı, British Museum'da, Bodrum, Mousoleum'dan giden eserlerin sergilendiği Maussollos salonunu ziyaret eder bir gün. Öylesine hüzünlenir ki, Bodrum'dan giden Maussollos ve eşi II. Artemisia'nın heykelleri ile diğer eserleri seyrederken. Hemen müze müdürlüğüne bir mektup yazar ve eserlerin ait olduğu topraklara iadesini ister.

"Maussollos ve Artemisia II’nin Bodrum'un sımsıcak güneşini ve masmavi göğünü özlediklerini, kendi topraklarında çok daha rahat yaşayacaklarını, Londra'nın yağışlı ve kapalı havasında bulunmaktan dolayı çok mutsuz göründüklerini" vurgular.

Müze Müdürlüğü de Balıkçı'ya cevap yazar. Mektubunu aldıklarını, için­dekileri ve uyarıları dikkatle not ettiklerini ve bu nedenle Maussollos Salonunu Bodrum mavisine boyamaya karar verdiklerini belirtirler..

***

Orda bir ada var uzakta...

19 Ekim 2010 Salı

Bunu da Abijim seçmişti.
Annemler için yaptım.
Bütüne bakacak olursak minik tefek çok unsur var ama zevkliydi.
Bir de en önemlisi bunu 2 kez yaptım. Şöyle ki;
Puzzle halım İzmir'de, getiremedim daha.
eyp'nin tersanede kestirdiği tahta üzerinde yapıyorum.
Çocukların uyanmasına yakın tahtayı koltuğun altına saklıyorum.

Geçenlerde neredeyse bir avuçluk birşey kalmıştı. Nasıl sevinmiştim. Birkaç gün önce Melek Güneş bana, 'Koltuğun altında bişey var anne!!' demişti.
Yok, yok falan deyip dikkatini dağıtmıştım. bu sefer de çok ittirmemişim heralde tahtayı, bir de kıllandı tabi bi kere, görecek illa ne olduğunu.
Yatak odasından elektrik süpürgesini alıp salona dönme süresinde neler yapılabilir, onu gördüm. Minik parmaklarıyla çeke çeke tahtayı çıkarıp puzzle ı avuçlamaları birkaç saniye sürmüş. Çok fena bir hale büründüm.
Beni böyle görmelerini istemezdim ama birbirine bağlı 2 parça bile bırakmadan nasıl bozdunuz!! Ufak çaplı bir çığlık, bağırış.. ilk kez yaşanan bu çekişmede gördüm ki, bu tür anlık öfke krizleri çocukları fena etkiliyor. Ya da benimkiler alışık olmadıklarından öyle oldu :)
Melek Güneş benden daha çok sinirlendi, şuursuz çığlıklar attı epey bir süre. Uluç Ege'min ödü bokuna karıştı resmen. Hay nerden bulaştım bu işe diye bi posta da o ağladı, daha çok ablasından korkudan.
Ortalık biraz sakinleşince- 5-10 dk kadar sonra, Uluç Ege kucağıma gelip sırnaşmaya başladı.
Melek Güneş, karşı koltuktan, 'Anne bak düşmüştüm, bacağıma bak, doktorculuk yapalım mı?' diye damardan girdi.
'Ama ben çok üzüldüm, özür dileyip barışalım mı?' dedim.
'Yamuşalım, o zaman.' dedi.
Bu yaramazlıktan geriye 1 eksik parça kaldı. İnternette kayıp formu doldurdum. Bu hafta gelir umarım..
Sonunda, böyle bir hediyem oldu annemlere..
Büyükada- Dönüş Yolu
Kenan Çizer Erçel

Egemmm...

14 Ekim 2010 Perşembe


Tüm sıkıntıların, hüznün... arasında senin minik adımların yüzümüzü güldürdü..
Yolun açık olsun güzel oğlum, adımların sağlam olsun..

Her ölüm erkendir aslında...

10 Ekim 2010 Pazar


eyp'nin kuzeni vefat etti..
Tanıdığım en saf, en iyi kalpli çocuk bir gece vakti trafik kazasında gitti..
Serdar..
Parantez içinde 21..
3 yaşında annesini, 8 yaşında babasını, 16 yaşında abisini kaybeden annesi, yengemiz, en büyük acıyı yaşadı..
Her ölüm erkendir aslında evet ama arkadan ağlayan bir babaanne varsa daha da erkendir...

Sıradaki gelsin

8 Ekim 2010 Cuma

Bunu Abijim seçti, Uluç Ege için.
Ben de bayıldım.
Ama sonradan farkettim. Parçalar büyük boyda. 300 parça olduğu için de bir öğle uykusunda bitti.




Benimkilerin öğle uykusunun 3,5 saat kadar sürdüğünü de eklemeliyim.
İlk yaptığımla aynı ebatlarda oldu.
Ben çok beğendim. İnternette görmemiştim bunu hiç. Dnr'dan aldım.
Yeni başlayanlara kesinlikle tavsiye ederim..

Hava keşişleme, yat aşşaa, iş işleme..

7 Ekim 2010 Perşembe

Bir sonbahar sabahını daha Melek Güneş'in cümükleriyle karşıladık.
Oysa herşey ne güzeldi.
İzmir'e gittik geçen hafta. eyp'nin 3 günlük turunu öğrenince paldır küldür bavul hazırladım. Üni günlerinde otobüse kucağında çocuğuyla binen kadınları görünce burun kıvıran, bize uyku yok yine diye mp3 player'ın sesini sonuna kadar açan ben 1 ve 2 yaşındaki 2 bebeciğimle bindim otobüse, ne cesaret!!! Çünkü biz abijimle o koltuklarda büyüdük. 10 saati geçen Ank-İzmir yolculuklarından aklımda kalan siyah kusma poşetinin kokusuyla, poşet şeklindeki su bardaklarıydı. Bir de her koltuktan yükselen sigara dumanı ve karnına kadar dayanan ön koltuk öküzleri!!
Peki şimdi nasıl?
Hava sıcaksa biner binmez dondurma, arkasından çay, kahve, meyve suyu, cola, gazoz..sandviç, kek, kraker...


Her koltuğun önünde bir minik dokunmatik ekran. Yerli, yabancı filmler, belgeseller, çizgi filmler, yerli, yabancı müzikler, radyo kanalları, tv, kablosuz internet..
Yine de benimkileri aynı koltukta 3 saat tutmak bir ara epey zorladı beni.
Melek Güneş, 15 dk sonra başladı, 'İzmir'e gidelim!!' demeye, anladı iniş yok, 'Evimize dönelim o zaman!' Uluç Ege, yolun yarısında uyuyakaldı da minik ekranlar bozulmaktan kurtuldu :) Biz de Melek Güneş'le Happy Feet izledik :)

Oldum ben galiba :)))

27 Eylül 2010 Pazartesi

Haftalardır takip ediyorum puzzlegaleriyi.
Yeni çıkanlar, indirimdekiler, üyelerin bitirdikleri...
Bodrum'da bir abimiz, alışveriş sırasında yeni puzzle bakan eşine, 'Bi tane daha başlarsan boşarım seni.' demiş. Durumumuz o kadar vahim değil henüz ama ben de çocukları uyutur uyutmaz neler var diye bakıyorum akşamları..
Her pazartesi bir yarışma var. Herhangi bir puzzle'ın minik bir parçasını gösterip adını soruyorlar. Millet aşmış kendini, nasıl buluyorlar derken haftalar sonra ben de buldum doğru cevabı :)


Tahmini gönderdim. Çekilişi bekliyorum şimdi. Kadıköy mağazasında müşterilerin önünde yapılan çekilişte adım çıkarsa puzzle benim :)

Ve yaz biter....

26 Eylül 2010 Pazar

Buralarda yazın bittiği Damla ve Derya'nın okullarına gitmesiyle anlaşılır.
Onlar eyp'nin kuzenleri, benim kızkardeşlerim, MG ve UE'nin halaları..
Tüm yaz neredeyse hergün kum oynarlar, denize girerler, evcilik, saklambaç... derken eylül biterken kızlar da gittiler.
Derya Muğla Üni Güzel Snt. Müzik 3. sınıf. Uluç Ege, onunla öğrendi yüzmeyi..



Damla, Hacettepe Üni. Fizik Tdv. Rhb. Melek Güneş'in gözdesi, son sınıfın ilk dönemini Erasmus'la Polonya'da okuyacak. Şubat'a kadar yok.



Melek Güneş çok ağladı önce arkasından. Sonra diğer kızları, gençleri görünce bayıldı.
'Ben de gitcem anne, sana güle güle diiicem..'
Görürüz inşallah biz de o günleri..

Saç mevzuu

Bitmez bu konu.
Boyatsam mı? Kırıkları aldırsam? Önler kahkül, arkalar bıdı bıdı...
5 yıllık uzun saç modelinin ardından 1 yıldır yine kısa saçlıyım.
İnanılmaz rahatım. Hele çocuklarla..
Saçlarımı kestirdim, çünkü şekil vermek için vaktim yok. Saçlarımı tepemde toplamaktan bünyede bir çamaşırcı teyze hali gelişti. Bir bezginlik, kendini beğenmemezlik.
Daha kötüsü etrafa dökülen saçlar..
Uluç Ege de emeklemede ablasını aratmıyor. 13. ay doldu ama hala yerlerde. En çok da bu yüzden tahammülüm yok yerde saça.
Bu arada bir de güzel bir gelişme var, Abijim kasımda evleniyor. Yavaştan ne giysem, saçlarımı nasıl yapsam soruları geliyor aklıma :)
Nette dolanırken bulduğum bu modellerle anladım ki, şık bir model için Rapunzel olmaya gerek yok- bence...







Evet, farkındayım hepsi sarışın. Ama öyle denk gelmiş. Yoksa saçlarımla ilgili yaptıracağım en son şey boyatmak. Zaten 30'u bulmadan önlerdeki beyazlar batıyor gözüme gözüme. Boyatıp çoğaltamayacağım onları!

Bodrum Kalesi :)

22 Eylül 2010 Çarşamba

Abijim böyledir. Gözünü çıkarır herşeyin.
Önce tel.de ayakkabı no.larını sordu çocukların. 'Vermem.' dedim. Elimizdekiler eskimeden küçülüyor, Melek Güneş'in ayakları kendi toparlak olmasına rağmen ince. Ama Uluç Ege'nin inanılmaz bir hızla büyüyen ayakları var. 15 sene sonra 40 numara spor ayakkabılar olabilir kapımızın önünde. Zaten ona neredeyse hiç ayakkabı giydirmedim şimdiye kadar. Koca yazı bahçede debelenerek geçirdi. Arada toplum içine karıştığımızda giydirmeye çalıştım, onu da oynarken çıkardı hep. Allahtan böyle. Ya tam tersi olsaydı :P Melek Güneş'i 40 numara topuklularla düşünemem!!

'O zaman başka birşey alıyorum ama kızmak yok.' dedi.
90m2 evimize bu devasa oyuncağı göndermiş.




Yüksekliği 1.80, genişlik de öyle.
Oturma odamızı çocuk odasına çevirdik. Güneş'in beşiğine Uluç yerleşti. Melek Güneş'e çiçekli bir kız yatağı alındı bu arada geçen ay. Oturma grubum darma duman. Biri yukarda depo olarak kullandığımız,ki en kısa sürede düzene sokulup oyun odasına çevrilmeli, boş odamızda. Biri aşağıda S.annemlerin balkonunda artık. Çocuk odasına sığdırmamız imkansız yani bu koca kaleyi. Bi bizim odamız var zaten, bırakın bari orası bize kalsın artık. Salon desen açık mutfak. Mama sandalyesi, sallanan fili, yıldız yastığı, ayıcığı derken orda da popomuza anca yer buluyoruz. Geriye kala kala bir balkon kaldı :) Oraya kuruldu Bodrum Kalesi artık :)
Bu arada evimden şikayet ettiğim anlaşılmasın sakın, üzülürüm, kendi içinde çok çabuk dağılan ama aynı hızla toparlanabilen, çok şirin bir kutucuk bizim evimiz. Zaten Bodrum'da evlerin %99'u bu tarz olduğu için daha görür görmez alışmıştım güzel evime. Hele etrafta en ucuz kirayı 600-700 tl duyunca yatıp kalkıp şükrediyorum.
Kalenin adını Melek GÜneş koydu tabii ki. Hoppala zıppala. Kahvaltı yapılır yapılmaz balkondayız artık.
'Anne beni taklattır.' deyince takla attırıyoruz üstünde. Ama gün sonundaki halimiz bu. Gecenin ilerleyen saatlerinde hoppala zıppalanın içinde sütler, emzikler, battaniyeler. 2 kuzucuk uykuya dalıyor.

Yap.boz.ma

21 Eylül 2010 Salı

Puzzle maceram birkaç sene önce şanssız bir şekilde başladı.
Kuzenler eyp'ye doğumgünü hediyesi 1500 parçalık Piri Reis'in haritasını almışlar. Çok çok güzel ama başlangıç için hiç iyi değil. eyp de ucundan tutmayınca yarım kalmıştı..
Sonra çoook beğendiğim bişey almaya karar vermiştim Melek Güneş'e hamileyken. Gustav Klimt'in tablosu; Kiss. 1000 parçalık. O da büyüyen karnımın gazabına uğradı, bitiremedim. Gn'in yardımı da yalan oldu. Halısında saklı kaldı. Sırada o var ama..
Sonra baktım çocukların gündüz uykusu güzel gidiyor. Onlar uyurken ses çıkarmadan birşeylerle ilgilenmek lazım. Yine aklıma geldi puzzle..
Çok araştırdım internetten. Çocuk odası için ya kedili, köpekli birşeyler ya da melek kılığına sokulup maymun edilmiş bebecikler var.



En sonunda Amor.Steinbeck çok içime sindi. Uzun yıllar odalarında asılı durabilir bu sevimli ayıcıklar. 4 Eylül'de başladığım 500 parçalık bu nadide eseri (!) bugün öğle uykusundaki miniciklerim için bitirdim. Akşam Koçtaş'a gidip çerçevesi yapılacak. Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım. Hemen yeni birşeyler bakınmaya başladım bile :)

Pembe beyazım...

19 Eylül 2010 Pazar






Böyle geldin sen bana..
Güzel yüzüne bakmıştım bütün gece, sabaha kadar konuşmuştum seninle..



O kadar mutlu etmiştin ki varlığınla beni, bizi, bu mutluluğu paylaşacak bir minik daha olsun istedik yanında.
Beni hiç yanıltmadın meleğim..



Her seslenişin 'Canımm'la başladı..
Canım annem..
Canım babacım..
Canım kardeşimm..



Ve bugün ömrünün 3. kışına girerken mutluluktan ayakların yerden kesilmiş üflüyorsun mumlarını, kardeşinin elini tutarak..
Canım yavrum, her günün pembe beyaz geçsin..

Yoruma.küfüre açık post

16 Eylül 2010 Perşembe


Bu 2. vukuat. 3. şanslıya çok fena dalıcam, kararlıyım.
Dün pazara gittik. Her pazar dönüşü olduğu gibi içindeki küçük parka gittik. Çok kalabalık yine. Melek Güneş, babanesiyle tahteravalli peşinde, ben de Uluç Ege'yi uçuruyorum kaydıraktan. Bir sürü anne, baba, anneanne...Zaten her park bir küçük aile panoraması. 3-5 dk içinde herkesin tarzı anlaşılıyor. Kimi çocuğun tepesinden inmiyor, kimi saldım çayıra modunda 3 yaşında kızın dizleri yaradan görünmüyor.
Ama biri beni delirtti.
Salağın teki, baba olduğuna inandıramaz beni kimse, 4-5 yaşlarındaki oğlunu başladı dövmeye. Evet, dövüyor resmen gözümüzün önünde. Doyamadı bu sefer dizlerinin arasına kıstırdı yüzüne de vuruyor dallama. Pazarcı adamlar arkadan 'Yeter abi artık.' falan demeye başladı. Yok duymuyor, şerefsiz.
Benim kulaklarım uğuldamaya başladı çocuk ağladıkça. Bir başladım adama bağırmaya. Nerden geldiğini anlamaya çalıştı önce, hık mık bişeyler.
Ulan, şerefsiz böyle sağlıklı bir evlat için millet bir servet harcıyor, doktor peşinde koşuyor tüp bebek için. Ne biçim babasın sen? Gerizekalı....şeklinde uzayan çemkirmemin arasında 'Ben babasıyım, sen kendi çocuğuna bak!' lafını duydum bi.
Biraz daha saydırdım, bu arada Uluç Ege de kucağımda. Onlar olmasa zaten daha büyük olay çıkarırdım ama...
Çıkarken baktım, çocuk kenarda anasıyla pusmuş oturuyor. Sonradan farkettim onu da. Bilsem anasına dalardım önce. Nasıl dövdürürsün sen çocuğunu yaa!!Salak o yarma haliyle bi de koca dayağı da yiyordur!! Çocuğun elindeki oyuncak tabanca da cabası. Nasıl bir zihniyetle alınırsa çocuğa tabanca?!?
Daha önce de ünide okurken bir babaneye dalmışlığım var böyle.
3.nün şansı yok. Ben dövücem bu sefer!!

Aanneee yamuşalım!!!!

14 Eylül 2010 Salı

Son uyduruk kelimemiz yine Melek Güneş'ten, Uluç Ege için herşey ve herkes 'gaa gaa' çünkü.

Yamuşmak: Pikenin altına girip vıcıramak
Cümle içinde kullanacak olursak; 'Egee, biboronla yamuşulmaz, bırak da geyyll!!'

*****

Bayram kutlaması yapamadık blogta. Herkesin bayramı bizimki gibi güzel geçmiştir umarım. Fotolar kuzende, eşte, dostta... bi ara koyarız buraya da..
Şimdilik bunlar var, MG ve UE büyük ananeyle...





*****

Ama zaten bize hergün bayram, gezme tozma..
MG ve UE'yi bazen bir dooon gümü partisinde, bazen bir bankada, bazen yeni açılan Migros'ta- ki MG'nin kafası karışık 'Viygros mu, Kipa mı?'- çoğunlukla bahçede babanede, doktor kontrolünde orda burda...


Uluç Ege de ablasına çekti sanırım. Yürüme konusunda hala bir gelişme yok. Ya emekleme ya da sıralama şeklinde amacına ulaşıyor zaten.

Arada kötü şeyler de yaşamıyor değiliz zaten. Kaşla göz arasında koltuğa çıkan Uluç Ege, babasıyla benim gözümüzün önünde feci bir düşüş yaşadı. Koltukta ayakta dururken gerçekten de saniyeler içinde ama, kafaüstü düştü önce. Sonra yine aynı minik kafasının üstünde takla attı. Biz şok halinde kucaklarken burnundan sızan kanı gördüm. Paldır küldür acile.. Günlerden yine pazar!!! İlk gittiğimiz acil doktoru hiiiç içimize sinmedi. Burnuna baktı sadece eliyle, çocuk ağlarken nasıl bakılırsa. 4-5 kez 'Bişey olmaz bişey olmaz.' dedi. Onu bize komşu teyzeler de söyledi zaten, senin ne farkın var?
Bu sefer diğer hastaneye gittik. Daha önce rahatsızlandığımda benimle de çok güzel ilgilenen doktor vardı orada. Enseninden başlayarak kafasına, sonra burnuna baktı. Röntgen istedi. Tüm kafatasını bize detaylı anlattı. Kafasında minik bir şişlik oldu sadece. Bıngıldak da kapandığı için birşey yok. Bizim de içimiz rahat eve geldik. Bu arada çok ilginç Uluç Ege'nin 8 dişi var şu anda ama röntgende henüz çıkmayan köpek ve azı dişleri bile görünüyordu.



*****

Bir de bunu anlatmadan olmaz, Melek Güneş'in 2 yaş kontrolü vardı. Uzun zamandır götürmemiştim onu ölçtürüp tarttırma vs için ama zaten hepimiz farkındayız boy uzadı, sıcaklarda iştahsızlık yüzünden eski dombililik gitti. Bir de bir arkadaşımın oğlunda 2 yaş kontrolünde göz rahatsızlığı çıktı, miyop. Ben ortaokuldan beri dörtgözüm, sürekli ilerleyen miyopum 2,5'ta karar kıldı, eyp'nin de güneş, toz vs alerjisi var. Onun da dinlerndirici gibi birşeyler kullanması lazım aslında.
Her neyse boy uzun, kilo ortalamanın biraz altında tahmin ettiğim gibi.
Geldik göz doktoruna..
Hemşire ve doktorun bizi görünce biraz yüzü düştü. Yine çığlık bağırış bebeyle mi uğraşıcaz diye sanırım. 3 kez göz damlası damlatıldı 5 dk arayla. Hiç ağlamadan, zorluk çıkarmadan damlattırdı, hemşire gelirken 'Bi daha?!' diye sordu. 1 saat sonra muayene, ama damladan sonra yakını bulanık görme, sersemlik hali, biraz ateş, vücutta kızarıklık vs olabilir dedi doktor. Melek Güneş gitti başka bir çocuk geldi o arada :) Biraz kolları kızardı, gözlerini kısıp bakmaya çalıştı etrafa, herşeye 'Annee bu nee?' dedi, sarhoş gibi yürüme, garip hareketler, dil sürçmesi... Bir yandan üzülüyorum, korkuyorum haline, bir yandan gülmek geliyor içimden.. Muayeneler de çok güzel geçti. Doktor bi ara gülmekten muayene edemedi. Sanki 40 yıldır bakıyor o cihazlardan, kenarlarını tuttu, çenesini koydu. 'Aaa ev var!' diye :) Sonuç güzel, gözlüğe gerek yok. Bana bazen çok şirin gözükse de renkli gözlüklü çocuklar, aslında çok zor bir durum. Bir daha 4 yaşında olabilirmiş kontrol.
Bizden haberler böyle..
Bu arada bunları onlar oynarken yazdım, büyümüşler mi ne?!?

İki resim arasındaki 1001 fark?!?

13 Eylül 2010 Pazartesi

Vanessa bayıldımmm sana!!

6 Eylül 2010 Pazartesi



Bugün bunları aldım.
Güneşim'le bayramda takım olalım diye :)
O şortla, ben elbiseyle..
Dahası ve çooook daha güzelleri Penti'de...

Babyface?!?!?

3 Eylül 2010 Cuma


Futbolcu Ümit Karan; 'Babyface bir yüzüm var. O yüzden birçok film teklifi geliyor. Üç sene daha top oynamak, sonra kariyerime oyunculukla devam etmek istiyorum.' demiş.
Kime acıyayım ben şimdi?
Aslında Emrahface bir yüzü olan bu gence mi?
Bu garibanların eline düştüğü için Türk sinemasına mı?
Ayrıca hangi baby'nin face'i bu kıl yumağı?!

Yusuf yusuffff!!!!!

2 Eylül 2010 Perşembe


Dün yan komşumuza, evlerimizin arasında minik bir duvar var, camlarımız dipdibe, hırsız girmiş. Gündüz üstelik. Karı koca çalışıyorlar. Akşam görmüşler. Ben akşamüstüne kadar evdeydim dün. Çocuklar gündüz uykusunu 3 saate kadar çıkardılar bu ara. Hava değişti ondan belki. Akşamüstü pazara gittik. O ara olmuş olabilir diyor herkes.
Gece zor uyudum. Aklımda bin tane senaryo.. Kapıları 2 kez kilitle, camları kontrol et, demiri de kesiyor Allahsızlar!!! Ufak çapta bir hatim indirirken sızmışım..

Ayşe ninemiz...

27 Ağustos 2010 Cuma

....artık yok...
Daha önce de bahsetmiştim ondan.
Kayıtlara göre 96 yaşındaydı.. Hayatımda gördüğüm en sakin, en tatlı nineydi. Zaten gidişi de sakin, sessiz 3 günün içinde oldu..Karşımızdaki minik odası boş, eşyaları dağıtıldı, çok sevdiği ve çok erken vefat eden ilk eşinin yanına gömülmek istedi..
Adı Melek Güneş'in bebeğinde kaldı..

Hayat bize güzel :)

24 Ağustos 2010 Salı