Ve sonunda sanal bebek alışverişi..

30 Kasım 2011 Çarşamba

Aslında paketimiz elime pzt ulaştı ama ancak yazabiliyorum..
Çoook uzun zamandır caaanımm Hulyamdan bişeyler almak istiyordum, eko durumların düzlüğe çıkmasını bekledim bir süre, sonra baktım yok olmayacak, zaten ordan burdan çocuklara durmadan bişeyler alıyorum, neden yiyorum ben bu kızın hakkını dedim, tam da uzun zamandır aradığım şeyleri görünce..

Aslında menapoz teyzelerle genel fikir itibariyle ters düşeriz ama şunda sanırım haklılar, bu veletlerin yediği içtiği helal, giydiği haram. Aldığım şeyi 2-3 kez üstlerinde görüyorum, bir de 'Ammaan evladım ye kendin istediğin gibi!!' rahatlığı olunca, 2-3 de yıkamayla al sana bir köşede verilmeyi bekleyen pantollar, eşofmanlar, zaten bazılarının da paçaları lastikli. Koltuk tırman, kucağa çık, tv masasından atla, klozetten sallan derken, UE evin içinde yağlı pehlivan gibi paçalar dizde, ev zaten buz gibi, külotlu çoraptan da zerre hazzetmem, yünlü, kaşındırıcı, hele erkek çocuk için daha da dayanılmazdır muhtemelen..






Neyseee, demem o ki, çocuklarınız için ota çöpe, incikliye boncukluya para verme saçmalığından kurtulun, şu tozluklardan birer tane alın, minik baldırlar üşümesin, öte beriler külotlu çorapla sıkışmasın..

Güneş kuşuma da çoook güzel, sıcacık bir tayt aldım..
Fotolar daha sonra artık.

...

18 Ekim 2011 Salı



Üzerinden 10 gün geçti ama etkilerini yavaş yavaş üzerimizden atıyoruz. Buraya yazmaya bile halimin olmadığı anlar yaşadık..
Uluç Ege, 7 Ekim gecesi ateşli havale geçirdi..Korkunçtu..Yazarken, okurken, başkasından dinlerken etkilendiğimizi sandığımız ama asıl yaşarken anladığımız berbat birşeydi..
Çok fazla detaya girip canımı tekrar sıkmak istemiyorum, sizinkini de. 3 gece hastanede kaldık. Bizim için stresli, uykusuz, yorucu 3 gecede Uluç Ege, yaşadığı şeyin verdiği yorgunluk, antibiyotik ve 5 şişe serumun etkisiyle ilk 2 gün neredeyse deliksiz uyudu.



Bugün son kontrolden geldik. Geriye her ikisinde de hafif öksürük ve burun akıntısı kaldı ki, şu günlerde burnu akmayan, öksürmeyen kimseyi görmedim..
Sağlıklı bir kış diliyorum hepimize..

NBC

2 Ekim 2011 Pazar

Veee Melek Güneş, okullu..

27 Eylül 2011 Salı

Epey zaman olmuş yazmayalı, meşkülüz çokçok :)
Uluç Egem, herzamanki gibi cool, bana pek sorun çıkarmıyor, hatta dilimi ısırarak hiç diyebilirim..
Ama Melek Güneşime bir acaip haller geldi birkaç hafta önce. Birdenbire başlayan ve son bulan sebepsiz ağlama krizleri, bunalımlar, söylenmeler.. 2 yaş krizini biliyorum hatta çoğu zaman aklımdan bile çıkmıyor ama bu artık boyut değiştirip kişisel bir hal alınca çözüm yollarını düşünür olduk. Gerçi kendisi de yardımcı oldu bana..
'Bana yazık ediyosun, mahvediyosun, okula gitcem beeeaaaann!!!' dedi bi kriz sırasında :)




Bunun en büyük etkisi şu sanırım..
Boool yüzmeli, gezmeli, parklı, bahçeli, kuzenli.. yaz günleri bitmek üzere, yakınımızdaki yaşı 8-25 arası tüm kuzenler yavaş yavaş evlerine çekilip okul hazırlıklarına başladı..vs
Ben de bir karar aldım, daha doğrusu eyp ile, henüz nasıl devam edeceğini bilmiyoruz ama Melek Güneş, kreşinde 2. haftasında :)
Adaptasyon sürecindeyiz. İlk hafta birkaç saat ve sonunda yarım güne kadar uzattık. Bu hafta ise kahvaltı ve öğle yemeği ile öğle uykusu için de orada ve sabah 9'dan 16.30'a kadar devam ediyor. Genel gidişat güzel..Kreş konusunda soru işaretleri olanlar için aklımdakileri sıralamam gerekirse..

-Bodrum'da herşey gibi kreşler de ücret bakımından astronomik. Bize çok yakın ve çokçok popüler olanın fiyatı 1000 tlye yakındı ve kontenjanı dolmuştu, yedek listeye alıyorlarmış. Onu baştan elemek zorunda kaldık. Şu anda gittiği yine bize yakın sayılabilecek ve pek çok arkadaşımın tavsiye ettiği bir yer..

-Adaptasyondaki öğrencilerle ilgilenen öğretmenleri özellikle çok tecrübeli ve kontrollü bence. Özellikle dikkat ettiği şeyler, çocuğu kapıda canım, cicim diyerek sarmaş dolaş benden almıyor. Gereksiz mıncıklamalar, sevgi gösterileri, mıymıy konuşmalar yok.. Melek Güneş'i benim ona teslim etmemi özellikle istiyor, onu kucağımdan almak yerine. Ses tonu inanılmaz sakin ama mesela ağlayarak birşeyler istediğinde çocuğu duymazdan gelecek kadar da otoriter, aynısını benim de yapmam gerektiğini özellikle söyledi. Çünkü Melek Güneş'in gerçekten ağlamadığını farketmiş, duymazdan gelince ağlamayı kesip isteklerini daha güzel ifade edermiş bu modeller.
Bu modeller hangileri peki? Daha çok anneanne,babaanne, dede vs gibi aile büyükleriyle fazlaca vakit geçirenler, tam bizimki gibi yani. Ben hayır desem, yaptıracak birini mutlaka bulacağı için artık bu huyundan özellikle vazgeçirmek, kreş için ilk nedendi aslında..
Bir de kreşin 2.günü evde ayna karşısında ağlama taklidi yaparken buldum onu, bu da akıllara zarar :) 'Ağlamıyorum annecim, sadece öööleymiş gibi yapıyorum.' diye dersini çalışıyor.
- Bahçelerinde kaplumbağa, tavşan var, domates, salatalık, incir vs bahçedeki ekim alanından topluyorlar, kahvaltılarını bahçede piknik gibi yapıyorlar..vs




Benim en çok merak ettiğimse çarşamba günleri olan pedagog görüşmeleri..
Yani şimdilik Melek Güneş için hayat yeni başlıyor, uzuuun ve güzel geçeceğini umut ettiğim bir eğitim-öğretim hayatı onu bekliyor..
Peki Uluç Ege ne yapıyor? Adaptasyonun ilk 2 günü onu da götürdüm okula. Boş olan sınıflardan birinde bekletiyorlardı anneleri. Uluç Ege, sınıfta biraz oynadı, sonra bir ara dışarı çıktığımızda onun yaş grubundakiler önümüzden geçti, aralarına daldı, öğretmenler katılmasını isteyince birkaç saat beni hiiç aramadan takıldı. Ertesi sabah yine Melek Güneş'i bırakıp bir sınıfta beklemek üzereydik. Ege'nin grubuna bakan öğretmen başka bir Ege'ye 'Hadii Ege sınıfaa' dedi bizi görmeden. O çocuğun da adı Ege'ymiş :) Bizimki kendine söylendiğini sanıp koştu yine sınıfa :)
Ama bu sene sadece Melek Güneş için kreş kararı aldık, Uluç Ege ağustos doğumlu olduğu için belki yılbaşından sonra..Gerçi tuvaletini söyleyebilmesi çok işimize yaradı orda ama acele etmek istemiyorum..

Şimdilik gelişmeler böyle..
Benim için en güzeliyse Melek Güneş'i arabayla okula bırakıp alabiliyor olmam :)

İzmir-Bodrum

9 Ağustos 2011 Salı

Günlerimiz İzmir-Bodrum arası geçip gidiyor.
eyp'nin tur günlüğü tahminimizden daha yoğun. Melek Güneş idare ediyor ama Uluç Ege'yi bıraksam saatlerce telefon elinde babasını dinler.
Önce İzmir'den heeerkes bizdeydi. Sonra biz onların arkasına takıldık İzmir'e gittik. Ve artık yuvamızdayız. Bu gidiş gelişlerin kimisi arabayla oldu, kimisi otobüsle. Kuzular, ikisine de alıştı, zaten herşey onların uyku-yemek düzenine göre ayarlandığından sorun yok, ufak tefek krizleri geçiyorum, çoktan alıştık onlara.


Bu arada Melek Güneş, bezi tamamen bıraktı. Sadece otobüse binerken takıyorum, 'Otobüste tuvalet olmadığı için, çünkü ben zaten büyüdüm!!'
En güzeli ve beni en çok şaşırtanıysa Uluç Ege. Adam, kendi kendine, daha doğrusu ablasına baka baka öğrendi :) Arada ufak kaçırmalar var tabii, onları da 'Annee, tüühh!' deyince farkediyorum :)



Günün ilk yarısı çoğunlukla bahçedeyiz. Büyük babaneden incir, karşı komşudan üzüm, biraz hamak, biraz toprak derken öğlen oluyor. Banyo, yemek, uyku..Öğleden sonra biraz park, sabah gidilmemişse akşamüstü deniz, banyo, yemek, oyun, tv, masal, kitap, şarkı derken yanyana sızıyoruz kuzularla..


Piraye

27 Temmuz 2011 Çarşamba

'kitap' etiketi altında yazmayalı epey zaman olmuş..
Çünkü kitap okumayalı epey zaman olmuş..
2 çocuklu bir anne olarak pekçokları gibi onlarca 'uzman' kitabı okuduğum sanılmasın. Bununla övünmeli miyim bilmiyorum ama çocuk gelişimi, bebek bakımı... ile ilgili bir tane bile kitap okumadım.
Çünkü o kitapları yazan ve gazetelerde adının önünde 'uzman' yazanların benim çocuklarım hakkında en ufak bir fikirleri yok.
Çünkü her bebek, birbirinden çoook farklı.
Ben elimdeki 2 örnekten biliyorum ki, ne uyutma taktikleri, ne yeme-içmeleri, ne tuvaleti.. hiçbiri için aynen uyguladığım bir taktik yok ki, elin Amerikalısının herkes için önerdiğini yapayım.
Ben aynı tepside 2 farklı menü sunuyorum her gün. Biri ekmeği sevmez(MG), biri suyuna banmadan doymaz(UE), biri saatlerce okusan masala kanmaz(MG), biri küçük poposunu döner kendi kendine uykuya dalar (UE), biri uyanır uyanmaz yataktan fırlar(MG), biri yarım saat yatak keyfi yapar(UE)
Popolarında kullanım kılavuzuyla gelseler, saçım süpürge olmazdı heralde ama tüm bunlar zamanla oluşan, şekillenen, şekillendirilen şeyler..
Tabii ben tüüüm bunlara dalmışken, bir zamanlar bayıldığım Pamuklar, Şafaklar, Kemaller, Grangelar mazi oldu.. Bir zamanlar aynı anda 2-3 roman okuyan benim için çok utanç verici bu duruma el koydum artık. Çocuklar uyuduktan sonra, zaten eyp de yok, akşamları okumaya başladım yine.. Ne çok özlemişim..




Hafif bir başlangıç yapmak için Piraye ile başladım. Birkaç kez, belki ilk çıktığında raflarda gördüğümde gerçek Piraye'nin hikayesi sanmıştım, Nazım'ın Piraye'si, ama öyle değilmiş..
Dedim ya, başlangıç bu, yeşil sahalara dönüş için bir antreman, zira Canan Tan bana, olgunlaşmış İpek Ongun havası verdi. İnanılmaz akıcı, basit, yalın değil düpedüz basit, ilk başta 'Ne la bunu ben de yazarım!!' dedirten, ilerledikçe saran, bitmeden uyutmayan, merak uyandıran bir genç kadın hikayesi..
Benim gibi uzuuun, upuzuun bir aradan sonra döndüyseniz okumaya, tavsiye edilir, hiç olmazsa özlediğiniz kokusunu çekersiniz içinize, sarımsı sayfaların..

Ama ben seni sevmiştim..

25 Temmuz 2011 Pazartesi


Hem de bir yazı bile yazmıştım :(

Kuzular ilk kez teknede..

Aslında çoktandır içimizde olan ama ancak fırsat bulabildiğimiz tekne turumuz..
Kuzenler, abim, eşi, annem, teyzem, amca, yenge toplanınca gitsek mi diye düşünürken, eyp kaptan, 'Siz zaten bi tekneyi doldurursunuz!' dedi, bi abimizin teknesiyle gezdik bu pazar..
Maalesef eyp'siz çok zevk almadım ama kuzular coştu :)






Biz iyiyken...

9 Temmuz 2011 Cumartesi



Kışlık-yazlık ayrımı yapmıştım epey önce. Öyle kenarda yıkanmış bekliyordu küçülenler..
Yengem, bir aileden bahsetti.
4 çocuklu.
En büyüğü 6-7, en küçüğü birkaç aylık 4 bebek, orda burda çalışan bir baba, tabii ki evde bir anne..
Burada..
Bodrum'a 10 dk uzaklıkta..
Hani şu meşhuuur yıldırım nikahlarının, yasak, kaçamak aşkların mekanı, hergün uzaktakilerin iç geçirerek tvden izlediği, havuzda güzel ötesi kızlar, çapkın erkekler, gece dımtıs, paranın sular seller gibi aktığı yada özellikle öyle gösterildiği Bodrum'da..
Aynı Bodrum'da, ama gerçeğinde, baharda yılan olur, şanslıysan zehirsiz..
Evin içine, çocukların yanına giren yılanı öldürmüş bu 4 çocuğun annesi..
Binbir umutla buraya gelip, umduğunu bulamayan, bomboş binlerce eve yenisini eklemek için amelelik yapan bir aile reisi aslında kocası. Ne işin var burada? 1-2 tane neyine yetmedi de 4 çocuk yaptın? Bundan sonra planın ne, ne yapacaksın bu çocuklara, ne verip, ne öğütleyeceksin...soruları bitmez..
Bana düşen çocukların giyilebilir kıyafetlerinin yanına, yeni birkaç parça daha, süt, bez, kitap vs ekleyip göndermek..
Ve başka kim var etrafta diye araştırmak :(

Günler, günler, günler...

5 Temmuz 2011 Salı

Su gibi geçti..
Kaptanımız seyr-ü seferden döndü, güzel hediyeler, anılar ve kıpırdayamayan bir parmakla :(( Sol işaret parmağı ikinci boğum oynuyor ama esas sorunun olduğu, tendonun dikildiği ilk boğum, tırnak altındaki yani, hiç hareket etmiyor. Birçok hareketini kısıtlayan da bu maalesef.. Sadece 1,5 gün beraberdik. Ev keyfi, deniz, sirk.. herşeyi sıkıştırdık bu 1,5 güne. M.babam ve kuzularla tersaneye gitti onu almaya. Melek Güneş, en sevdiği elbisesi lekeli olduğu halde giymek istedi. Uluç Ege inanılmaz mutluydu giderken, baba baba, diye sayıklıyor zaten. Tekneyi karşıdan görünce tersaneyi inlettiler seslenirken, çok fena duygulandım :) Melek Güneş atladı hemen kucağına, ama Uluç Ege, çok çekindi önce, utandı.
Şimdi yine turda. Bu sefer 10 gün ve Göcek'te. 3 günü geçti bile. Bundan sonraki hafta tur görünmüyor, hemen İzmir El Mikro Cerrahi'ye gidilecek :(
....





Bizim günlerimiz su gibi yine. Melek Güneş, çiş-kaka olayını çözdü. Hatta geçenlerde denizden koşarak çıkıp tuvalete gitti :)
Beni şaşırtansa Uluç Ege.. Ben MG ile uğraşırken o olayı çözmüş heralde. Geçenlerde bahçede dolanırken bezini çekiştirip çisss diyor.
Ben hiç de ümitlenmeyerek çıkardım bezi, şortu, bahçeye ikisini de yapınca şoka girdim, öpücük yağmurumdan çok etkilenmiş olacak ki, 3 gün boyunca kakasını tuvalete yapıp ablasına gösterdi. 4.gün bir paspas faciamız oldu ki, çok umursamadım. Yakınında olsam onu da yetiştirdik ama mutfaktayken olduğu için 'Benim hatam..' deyip geçiştirdim zaten o da ben silerken o kadar mahcup durdu ki, daha da içim kıyıldı. Zaten onun böyle bir tavrı var ki 15-20 sene sonra çok fena olacağının habercisi :) Yapacağını yapıp, boynunu, dudaklarını büzüp, 5 dk sonra sırnaşıp umutturmaya çalışmak gibi :)

Bu da anneannenin evinde 5 dk başıboş bırakılan UE'nin son hali..
Elektrik süpürgesini itekleyerek götürüp lavabo içine girmeye çalışan UE..

Bezgin elf

17 Haziran 2011 Cuma

Son halim budur..
Biraz gergin, çokça bezginim..
17 gün oldu eyp gideli, feci özledim..
İzmir'e geldim..
Onsuz İzmir bile çekilmiyor sanki..



Çocukların keyfi yerinde..
Öğlene kadar genelde evdeyiz ya da çarşı pazar..vs Öğlen uykusundan sonra önce büyükannaanee, çünkü Melek Güneş'le aralarından su sızmıyor, hava güzelse büyük dedenin dükkanında dolanmaca, esnafı dolaşıp her tezgahtan yalanmaca şeklinde geçiyor günler.. İzmir'de özellikle anneannemlerin mahallesinde çocuk kaynıyor. Benimkiler için nimet gibi. Bizim mahallemizde pek yok çünkü bu, bahçede bol bol oynuyorlar ama burdaki gibi mahalle oyunlarına, kalabalık gruplara alışık değillerdi. Çocuklar da o kadar sıcakkanlı ki, hiç dışlamıyorlar, aksine misafir olduklarını öğrenince daha çok ilgileniyorlar :) Yani kuzularım bana pek zorluk çıkarmıyor..




Uluç Ege, ablasının kopyacısı.. Yemek yerken, oyun oynarken.. her an ne yaptığına, nasıl yaptığına bakıyor, onu taklit ediyor, herşeyi ondan öğreniyor sanki :)
Melek Güneş, eskisinden daha uyumlu, arada ufak çaplı krizlerimiz olsa da genelde hayatından memnun, sadece açlığa ve uykusuzluğa dayanamıyor, tıpkı ben..

Kaptan büyük sınavda!!!

31 Mayıs 2011 Salı

Bugün eyp, Fransa'ya gidiyor..
8 kişilik mürettebatıyla, Infinity'i görücüye çıkarıyor.
Şimdi tek dileğim, 4'ü karasız 7 günü sıkıntısız geçirip Fransa'ya ulaşabilmesi..Sonra fuarın güzel geçmesi, sonrasında kısa bir turla yuvamıza 1 ay kadar sonra sağ salim dönmesi..
Artık tüm blog yazılarım onun takibi için..


OİP görmesin :)

30 Mayıs 2011 Pazartesi


O çok dalgasını geçer çünkü epru şallı'yla :)
Ama Melek Güneş, her sabah mutlaka yapar filatesini :)

Mayıs biterken biz...

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Çoookça fotomuz var bu ara :)
eyp, kendine yeni bi tel. alınca, onunki bana kaldı. Aslında yeni teli bana teklif etti önce, ama hiiç gerek yok, Uluç Ege, ayfon mayfon dinlemez, çökertir onun dokunmatiğini 2 dk.da. O yüzden ben yine 2. eli tercih ettim. Yatıp kalkıp poz veriliyor :)
Normalde didişmeler, çekişmeler başladı aslında. Eskiden Melek Güneş, kardeşine kıyamaz, dişlerini sıkıp sinirlenirdi kendi kendine. Artık o da gözü açtı, saç baş giriyolar bazen. Genelde uzmanlar, ki onlar beni ve çocuklarımı tanımadıkları için atıp tutarlar genel genel, hakem olmayın, diyor. Aslında doğru bi yandan, ben de bişeyi paylaşamadıklarında, ki en çok didişme bu anlarda oluyor, taraf olmuyorum, başka şeyle ilgileniyormuş gibi yapıyorum. O zaman dalıyorlar birbirlerine kafa göz. Şşşşt dediğimde herkes kuzu. Abaaa all, egecim verir misin şunu..şeklinde kraliyet nezaketi :)



Bir de elimde teli gören, birbirine sarılıyor..


Arada kuzenlerle buluşmaca, parkta koşturmaca, yeme içme, gezme tozma..




Çoook kolay bir poooça öğrendim bu arada.
Çok pratik olduğu için hoşuma gitti, çok faydalı şeylerle yapılmış birşey değil ama harcına koyabilirsiniz besleyici tuzluklar..

2 paket kabartma tozu
1 su bardağı yoğurt
Yarım su bardağı sıvı yağ
Un

Bu hamurun içine dereotu, maydanoz, nane, çökelek... koyuyorum. Bizim yoğurt ve çökeleğimiz rahmetli Serdarımızın annesi, yengemizden gelir..Nane bahçeden :)
Öğle uykusundan uyanan hüpletir..

İnsanlığın umurunda olmayan bizim minik adımlarımız...

10 Mayıs 2011 Salı

Nedir bunlar anlatıyorum hemen. Çünkü öğle uykusu saatleri eskisi gibi 3'ü bulmuyor:(
Birazdan dizilirler yine önüme :)

** Nisan ayında hepimiz hastalandık. Hepimiz derken S.annem, M.babam ve tabii ki çocuklar da..Aslında bi eyp kaldı grip olmayan, günlerce böbürlendi bünyesiyle, sonra olmadık bişey geldi onunla da başımıza..O da bir diğer madde olsun..
UE, ateşlendi. İlk kez 40'ı gördük onunla. Çok üzüldüm, kıyamadım..2 gece uyumadım..




Onunki biter bitmez MG'nin ateşi başladı. Abla olduğu için kendisi, 3 gün-gece yükselip düştü ve ben tabii o 3 geceyi eyp ile nöbetleşerek geçirdim.
O arada farkettim ki bu emzik olayı artık bi sonlanmalı. Çünkü burun tıkalı, zor açtırıyorlar, hele UE kafası kadar cümükle yaşayabilir, hiç rahatsız olmuyor. E, o zaman da emzik ağızda burun tıkalı, uyku heder oluyor..
MG desen 2,5'u doldurdu, ne garii buuu, goca gız ne emiddurmalı endeenii!! demeye başlayınca herkes, ben de silkelendim, hastalığın bitmesine yakın son doktor kontrolünde doktor teyzeye bi kaş göz, 'Hadi atalım çöpe' deyince kıramadı onu. Hastalıklar biter bitmez İzmir'e gittik. Orda ızdırap günleri başladı işte..
Mg, tanınmaz bir hale girdi. Özellikle uykusu geldiğinde, son günlere doğru da baba ve Bodrum özlemi başlayınca, vara yoğa ağlamalar, hatta yatarak tepinmeler, saç baş yolmalar..Hiçbişeyden memnun olmadı, ne güzel yerlere götürdüm, 'Herşey var burda ama emzik yok işte' dedi hep..





Bodrum'a gelince biraz daha düzeldi, şimdilerde tamamen unuttu..
UE, zaten her zaman çok çabuk avunan bir çocuk olduğu için, belki de klasik bir erkek olduğundan çok da sallamadı bu durumu..

**Ama en güzel gelişme MG'nin şu çok gözümde büyüyen tuvalet durumuydu. Geçen yaz başlamak istedim ama hep kardeşi gösterip o da istedi bezi. Ben de çok üstelemedim. Birkaç denemede olmadığını görünce kaldırdım lazımlığı. Ama yaklaşık 1 aylık çalışmalarımız sonuç verdi, özellikle İzmir'de ananesinin çok yardımı oldu bu konuda..






Aslında tavsiye vermeyi sevmiyorum çocukla ilgili konularda, her çocuk gelişimiyle ve cücük tarzlarıyla farklı ama tuvalet eğitiminde bizim faydasını gördüğümüz cümle şuydu: Çişle, kakayla vedalaşmak :) Her seferinde lazımlığı klozete o döktü, bazen minik klozet kapağına da yapıyor, sifonu çekmeden önce mutlaka UE'ye gösterip onay alınıyor, sifon çekilince 'Hoşçakal çiş, anne çişin yanına git, soona bi tane daha göndercem' Bizim olayımız budur!!

** Canımızı sıkan tek olaysa, eyp'nin geçirdiği iş kazası. Teknede elini bir makineye kıstırdı, sol işaret parmağı kopuyormuş nerdeyse.. 5 dikiş, 3 hafta kapalı, açılınca da 2 aya yakın fizik tedavi verildi. Çünkü tendon kopmuş, o tutulup, dikilmiş, his kaybı olup olmadığı , eskisi gibi oynatıp oynatamayacağı açılınca belli olacak. Gerçi onun da dediği gibi, ailede 3 fizyoterapist var, halletsinler artık:)
Abijim, eşi ve kuzen damlacık. O da bu ay mezun oluyor, ilk hastası eyp olacakmış, hiç aklımıza gelir miydi? :(
Çocuklar da çok etkilendiler. MG, her akşam, 'Aaaa, yine geçmemiş' diyor. UE de herkese parmağını gösterip 'Babaa,uff' diye anlatmaya çalışıyor..

** Daha yıldızlı madde çoook ama benden bu kadar şimdilik..
Öpüyoruz hepinizi...

Aaa, blogcuğum burda kalmış :(

5 Mayıs 2011 Perşembe


Canım ananeciğim bir vecizesiyle başlamak isterim aylar sonra..
Deli götüyle oynar gibi oynamayın şu bloglarla artık!!!
Hem yazmaktan hem başka blogları okumaktan soğudum valla..
Bir sürü şey yaşadık aylardır, güldük, eğlendik, sıkıldık, hastalandık, gezdik, dolaştık, büyüdük... anlatmak gelimiyor ama içimden.. Ben şu anda yazarken bile, dangalağın biri zort diye kapatıverecek gibi geliyor blogcuğumu..
Oysa ne umutlarla yazmaya başlamış, ne güzel şeyler paylaşmış, ne çok arkadaş edinmiştim.. Hiç şaşırmadan görüyorum ki, önceden severek okuduğum tüm arkadaşlarda da aynı bezginlik, boşvermişlik, isteksizlik..
Bizi bu hale getirenler utansın!!!

Ve sonunda...

17 Şubat 2011 Perşembe


Tek başıma bir örgüyü başlayıp bitirebildim..
Daha önce de minik birşeyler yapmıştım ama hep annemle beraber, o hesaplar, başlar, örneğini koyar vs..
Bu sefer çooook güzel bir site buldum. İlk başta biraz tereddüt ettim, ilmek sayıları doğru mudur, belki eksik, yanlış yazılmıştır vs diye ama yok. Çok çok basit ve zevkli bir bebek yeleği.. Tarifini elimdengelenler'den aldım.. Daha bir sürü güzel model var yapmak isteyenler için..

Deli?!?!

5 Şubat 2011 Cumartesi

Melek Güneş bugün bana deli dedi gülerek, çok sevdiği kalabalık bir grup içinde. Bir sessizlik oldu benim tepkimi görmek için..Kaşlarımı biraz çatarak 'Efendim, anlamadım.' dedim.
Bu halime pek alışık olmayan MG tekrarladı 'Delisin sen!'
İkinci söyleyişinde basbayağı biliyordu kötü birşey söylediğini, beni incittiğini..
'Ne demek o? Ben sana hiç öyle kötü şeyler söylüyor muyum?' dediğimde sesimin tonu da epey sertti. 'Bi daha söylemek yok.' dedim, ağlar mı diye merak ettim.
Başını öne eğip neredeyse birkaç dakika parmaklarıyla oynadı, kafasını kaldırmadan kaşlarını çattı, düzeltti, birşeyler düşündü. Ona seslenenlere, dikkatini dağıtmak isteyenlere pas vermedi. Sonra yavaştan muhabbet açmaya başladı bizim kuzene. 'Derya, babanemin çiçeğini gördün mü? Yaprakları yeşil.. vs.. Yanımdan geçerken gözucuyla bakıştık, bu sefer sert değildim ama kırgınmışım gibi davrandım, asında gerçekten kırılmıştım. Bikaç dakika sonra 'Ben üzülmüştüm, barışalım mı?' dedim..'Oluuuur' dedi nazlanarak, yanağımı öptüğünde şaşırdım, demek ki hatalı taraf olduğunu anlamıştı, bu bir çeşit özürdü..






Yıllar önce daha ortada çocuğun fikri bile yokken, her hafta Üstün Dökmen'i izlerdim, Küçük Şeyler..
Size karşı hoşlanmadığınız birşey söylerse, şiddet uygularsa.. vs söyleyeceğiniz tek cümle, 'Ben sana hiç böyle yapıyor muyum?' Tabi bunu söyleyebilmek için, gerçekten aranızda böyle kötü bir anı ya da belirgin bir durum olmaması gerekiyor. Ona sizin de daha önce gerçekten kötü bişey söylememeniz, onu rencide etmemeniz..
Biraz zor, hepimiz anneyiz..
Bir yanımız çooook yorgun, bir yanımız çoook genç..
O, mızırdanarak birşeyler isterken, bünyemiz yıllar öncesinin şuursuz alışverişini, sabaha dek süren kız arkadaş sohbetlerini, sevgilimizle romantik birkaç anı özlemiş olabiliyor.
'Sabır taştığında birkaç saniye durun.' diyordu bir dergide geçenlerde, 'Durun ve bu anın fotoğrafını çekin. Sizin için şu stres yüklü, gergin, yorucu an yıllar sonra gülümseyerek hatırlayacağınız, deli gibi özleyeceğiniz bir an olacak..Kendi keyfinizi, onun moralini bozmak yerine bu anın tadını çıkarın..'
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman, bizi annemizin koynundan çekip çıkardığı gibi, onları da alıp bambaşka hayatlara sürükleyecek..
Bir daha hiçbir zaman elleri bugünkü kadar minik olmayacak, yarın bile farkedemediğimiz bir şekilde büyüyecek..
Ben bugün benim için en anlamlı öpücüğü aldım. Uyumaya direnirken ben 'Hadi artık yorma beni..'dediğimde 'Sen üzülme, ben seni çok seviyorum, hemen uyurum..' dedi. Hemen uyudu mu, hayır ama gözlerimi doldurdu, iyi ki doğurmuşum dedirtti...

Annem yokken çok güleriz...

4 Şubat 2011 Cuma


Dün tiyatodaydık.
Daha önceki gibi bu sefer de çok çok az yerde afiş gördük. Ortakent'te hiç yok. Biz tesadüfen Gümüşlük'te afişini görüp gitmek istedik hemen. Bodrum bu tür şeylere aç, salonlar yetersiz, pek de güzel değil. Üstelik yarısı bile anca doluyor.
Ama oyun harikaydı..
Kesinlikle tavsiye ederim..
Oyuncuların hepsi tvden de tanıdığımız süper oyuncular..
Hikaye o kadar hızlı akıyor ki, sonunda hepsi kan ter içinde kaldılar..Biz de ayakta alkışladık..

Adalet?!?

18 Ocak 2011 Salı


Serdarımızı kaybedeli 3,5 ay oldu..
Ona çarpan arabadaki 2 genç, şoför için olumsuz bir ifade vermedi önce. Geçen hafta keşifte şoförün abilerinden ve kendisinden tehdit aldıklarını, zigzag yaparak 150 km hızla geldiklerini söylediler. Serdar, motordaydı, maalesef kasksız çıkmıştı ama önce havaya 10m atılıp sonra kaza yerine 80 m savrulunca kaskın da koruyacağı şüpheli..

Bugün 4. mahkemede şoför, serbest.. 2. çıkışıymış bu zaten. Allah, herkesi onun gazabından korusun, bize de sabır versin..

Yılın ilk haftasında biz...

11 Ocak 2011 Salı


****
Yine bir sürü anı biriktirdik.
Günlere Melek Güneş'in seçme saçmalamaları ve Uluç Ege'nin dinmez enerjisi damgasını vuruyor..Düz yürümekten sıkılan Uluç Ege, geri geri gitmeyi keşfettiğinden beri böyle yürüyor evin içinde. Yemesi için verdiğim herşeyi önce koşup ablasına veriyor, sonra kendisi için alıyor.
Melek Güneş ne yaparsa aynısını yapıyor, en çok kullandığı kelime 'aba' Biz özellikle abla ya da güneş demeyi öğretmedik. İkisini de kullanıyoruz ama saygılı çocuk, aradaki 11 ayın hakkını veriyor.
Melek Güneş'in konuşması gün geçtikçe düzeliyor. Artık eskisi gibi şaşırtmıyor bizi bu durum ama dışarda herkes kaç yaşında olduğunu soruyor. Sayılar kitabına bakarken 5'e kadar sayıyordu, şimdi bunu 10'a çıkardı. Geçenlerde dedesinin bulmacasındaki harfleri soruyor, 'Onlar sonra!' dedim. Eczanede E harfini tanıdı, tek ve büyük yazıldığı için belki dikkatini çekti. Şimdi bütün E'lere eczane diyor.
Henüz 2,5'a 2 ay var, ultra üstün zekalı muamelesinden hoşlanmıyorum. Çok üstüne düşüp sıkmak istemiyorum. Hele hele kardeşiyle kıyaslanmasından nefret ediyorum ve kesinlikle izin vermiyorum dışarda da.
Kendini beğenmiş, sürekli zekasıyla övünen ukala dümbeleği olup hayatı boyunca dışlanmasını istemiyorum çünkü. Bu yüzden en çok sevdiğim cümlesi, 'Anne ben bunu bilemedim, neydi?!'
Sorsun, sorgulasın, merak etsin, kardeşine öğretsin, bilgisini paylaşsın.. istiyorum.
Evde yıllarca pohpohlanıp okulda, sokakta kendi gibi onlarcasını görünce aynı muameleyi bulamadığında bocalamasın, öğrenmeye açık olsun ama önüne gelen herşeye de saldırmasın, seçici olsun.. falan filan..

***