Gözbebeğimizle ilk bayram...

30 Eylül 2008 Salı

Paul Newman

28 Eylül 2008 Pazar



83 yaşında bir dev..
Hollywood'un en karizmatik ve yardımsever ismi..
Kendisi sigara bağımlısı, oyuncu oğlu Scott Newman'ı 1978'de aşırı dozdan kaybetmiş.
Kurduğu gıda şirketinin yüzbinlerce dolar karını vakıflara ve hasta çocukların tedavisine harcamış yardımsever..
İlk filmindeki oyunculuğunu beğenmeyip gazeteye ilan vererek izleyicilerden özür dilemiş.
Yaptığı sivri açıklamalarıyla siyasete de bulaşmış, dönemin başkanı Nixon'ın kara listesine girdiğini öğrenince 'Onur duydum.' demişti.
1986'da Paranın Rengi ile Oscar kazandı.





Tüm öğrenciler takım elbiseleri ciddiyetle dersi dinlerken, o sandalyesini ters çevirmiş, paçalarını kıvırmış, full karizma '50 yıl yaparım ben bu işi' havasında, gerçekten de 2007'ye kadar oyunculuğa devam etmiş, istediği performansı gösteremeyeceğini söyleyerek veda etmiştir.



Haziran 2008'de akciğer kanseri olduğunu öğrendi. Ağustos'ta ailesine evinde ölmek istediğini söyledi ve 27 Eylül 2008'de "Bu eve herkes mutluluk getirir, kimisi gelişiyle, kimisi gidişiyle" yazılı evinde vefat etti.

Aç kuş


Ya da hepimizin aklına gelen acaba aç mı kuş? :)
Aslında ben eminim karnının doyduğundan bu aralar.
Ama ilk günlerdeki sarılık yüzünden hemen hemen her bebekte görülen kilo kaybı bizde max idi. O yüzden doktorumuz ek mama da önerdi. İstemeye istemeye gece yatmadan önce verdik hep reklamlarda gördüğüm mamalardan. Bu arada gündüzleri emzirmeye devam ettim. Uçları tam alamadığı, gazı nedeniyle biraz huysuz olduğu için epey acılı, hatta yaralı bereli bir tanışma süreci başladı, resmen kavga etti, kafa attı :)
Ama artık daha iyiyiz.
Ben daha çok, daha çok süt diye kaynara- burda şerbet diyorlar-, suya, meyveye, çorbaya, süte, hoşafa verdim kendimi. Midem lıkır lıkır geziyorum evin içinde.
Bu arada aldığım 15 kilonun 10'u zaten doğumda gitti. Bu benim için çok iyi bir haber değil. Çünkü kilosuzken tansiyon ve kan şekeri düşüklüğü tavan yapıyor.
1-2'si de emzirme cebelleşmesi esnesında şakır şakır ter şeklinde terketti beni. Herkes normal bir şekilde karşımda otururken benim o halim başta eyp olmak üzere tüm aileyi çok üzdü.
Ama dediğim gibi artık birbirimize alıştık, günlerin su gibi akışına şaşırıyoruz. Bir de bayram için İzmir'den gelecek dedemizi bekliyoruz.



Bu arada Melek Güneş'in minik ayakları bize çooook uğur getirdi. eyp'ye süper bir iş teklifi geldi veee yıllardır hayalini kurduğumuz ama bir türlü fırsat ve imkan bulup alamadığımız arabamıza kavuştuk..

Kızım göbek attı :)

27 Eylül 2008 Cumartesi


Bugün altını temizlerken annemle gördük. Sevinç çığlıklarımızla gözü açıldı kuşumun da :)
Göbeği düştü 9. gününde. Artık altını almak daha rahat olacak benim için de.

Sarı Kuşum

24 Eylül 2008 Çarşamba


Biz de becerdik. Çoğunluğa uyduk, 4. gecemizde sarılık olduk :(
Derin uykusundan bi türlü uyanamayan mg'nin derdi ilk kontrolde ortaya çıktı.
Minicik elinden büyük yara bandının altından bissürü kan alındı.

Sonrası:
4 gün önce yazmıştım bunları, tamamlayamadım bir türlü.
4 gün boyunca bir elimde miniğim, diğerinde sağma pompası. Full-time bir çalışma sonucu sarılığımızdan kurtulduk. Bir ara sürekli uyuması canımı çok sıktı. Zorla uyandırarak emdirdim hep. Bu arada emzirmek, doğurmaktan daha zormuş. Bunu da öğrendik birlikte ama artık alıştık birbirimize, canı her istediğinde emebiliyor beni :)

Evimizdeyiz...

22 Eylül 2008 Pazartesi

2 günlük hastane molasından sonra evimizdeyiz nihayet.
Meleğim bugün 4 gün yaşında :)
18 Eylül 2008 sabahı saat 11'de bacaklarına, boynuna defalarca dolaşan kordonundan kurtulduğunda 3550 gr, 50 cm di.
Ben birazcık heyecanlıydım. Okuduğum bütün blogger annelerine ve arkadaşlarıma çoooook teşekkürler. Anlattıklarının çok büyük faydasını gördüm. Sezeryana çok rahat girdim. eyp, annem, babam, teyzem, kuzenler, S.annem, M.babam, Büyük Kaptan Matiz yanımdaydı. Doğumhane buz gibiydi ama içerdeki herkes çok çok sıcakkanlıydı, beni çok rahatlattılar. Doktorum gelip göz atarak nbr dediğinde vücudumun yarısını hissetmiyordum. Sonrası 5-10 dk içinde, miniğimin çığlıkları, eyp'nin gözyaşları, benim mutluluğum....





Bundan sonra günlerimiz bol sütlü, az gazlı geçer umarım :)

Yuvamıza Güneş doğdu

20 Eylül 2008 Cumartesi


Hem de Melek Güneş...
Ne yazayım, ne diyeyim bilmiorum.
Anne oldum ben :)

Sezeryana gittim, dönücem :)

17 Eylül 2008 Çarşamba


18 Eylül 2008
Saat: 10.00
Hayatımızın en önemli tarihi :)
Bebeğimin içimdeki son gecesi..
Çoooook heyecanlıyım, herkesin dualarını iyi dileklerini bekliyorum. :)


Son bir itiraf: Konacık Teknosa'daki açık olan tüm laptoplara ben girdim kendi blog adresimi :) napayım eyp cd bakarken sıkıldım. :P

Bi daha mı!!!

16 Eylül 2008 Salı


Ya bunu herkes yapmıo mu? Hatta sırf bunun üzerine blog kuranlar var. Yemek, tatlı vs tarifi veren, bi de bunları en güzel tabaklarıyla sunan bloggerlardan bahsediyorum.
Annemin yaptığı lokumları mis gibi çayla indirdik mideye. Önce annem akşam saatlerinde mide ağrısıyla kapandı odaya. Daha sonra ben 6-7 ay öncesine döndüm, istifra falan işte geçiyorum o kısımları, çok fena :) Sonra kuzen Gn'in yüzü bembeyaz oldu. eyp'nin kuzen fzt dml'nın da iyi olmadığını öğrendik.
Ve böylece ben ilk ve son tarifimi yayınlamış oldum. Teyzem ve abim yazmış zaten, gözümüz kalmıştı diye.
Yok bundan sonra size tarif marif. Burnumuzdan geldi akşam akşam. Bi de eyp demez mi 'Bebek geliyo, hepiniz hasta oldunuz, kim bakcak şimdi ona!?'

Hmmmm...


Bir süredir yazmıyorum bloga. Merak eden, ilgilenen herkese teşekkürler.
Kontrolümüz yarına olduğu için henüz bişey yazmamıştım bebeğimle ve son durumumuzla ilgili. Ama arada bir kere daha sancım vardı epey, gece dokorumuzu kaldırdık yine:) Maalesef ki artık yola giremediği için ve gününü doldurmasına çok az bir süre kaldığı için normal doğum olamıyor. Zaten biz de bu konuda düşünmeyi bıraktık. İkimizin de sağlığı için doktorumuz neyi önerirse onu yapacağız. Yarın sezeryan için gün verebilir yani :)
Bu arada annem de geldi. Bugün mutfağa girdi, süper bişey yaptı. Biz küçükken çok yapardı bunu, lokum gibi bişey. Hamurun tarifini tam veremiyorum. Çünkü annem göz kararı yapıyor. Ama fırından alınan mayalı hamurlarla da güzel olurmuş, öyle diyor. Açılan hamurun içine tahin, ceviz, toz şeker, kuru üzüm vs koyup rulo gibi sarıyoruz, dilimliyoruz. Pişmeden 15-20 dk güneşte bekleyince çok güzel oluyor. Bi de yanında çay ve kuzenlerle :)

Persepolis

12 Eylül 2008 Cuma


İran Devrimi'ne küçük bir kızın gözüyle siyah beyaz bir animasyon.
Çok ince, güzel espriler olmasa bu kadar ağır bir konu ve böyle bir gidişat zor izlenirdi heralde. Zaten insanın aklına 'Biz böyle olmayalım.'dan başka bişey gelmiyor.

I'm a lonesome cowboy



The Assasination of Jesse James by the Coward Robert Ford'u izledim.
Kimi zaman oldukça durağan ama sıkmayan, izlediğim en başarılı soygun sahnelerinden birini barındıran western.
Jesse James, 1800'lerin sonlarında kurduğu çetesiyle memlekete nam salar. Ama kellesine konulan büyük ödüller uğruna etrafı, çetesi bile, onu öldürmek için peşinden koşanlarla dolar. Bunların en sinsisi ise filmde de adı geçen Robert Ford.
Jesse James'e duyduğu psişik tutku, hayranlık ve kaçınılmaz son..Sonrasını izleyin artık.

Filmin kahramanı Jesse James- Brad Pitt gibi görünse de, bence asıl kahraman Robert Ford'u canlandıran Casey Affleck. The Usual Suspects'teki Kevin Spacey'nin tahtına aday olacak kadar silik, ezik ve bir o kadar da sinsi.

Maybe maybelline

11 Eylül 2008 Perşembe


Hep severek kullandığım rimeller Maybelline'indi.
Bu da yeni çıkmış ama henüz Türkiye'de yok sanırım.
Çoook güzel görünüyor, gelsin hemen!!!

Hmmmm!!









Abartmaya gerek yok. Gayet de yapılabilir, 'Aaa,çok hooşş!' dedirtilebilir takıcıklar.
Ama gerçekten çok hoşş yaaa!!

Nesin sen?



Kişiliği henüz oturmamış, kimlik arayışında çatal görünümlü kaşığımsı icat

Kuzum,baban geldi.Doğabilirsin artık :)

9 Eylül 2008 Salı

Öğrenci Evi Manzaraları :)

8 Eylül 2008 Pazartesi





In America


Yaşadıklarını unutmak ve yeniden, sıfırdan başlamak için Amerika'ya gelen İrlandalı minik bir ailenin öyküsü. 2 kızkardeş- ki gerçekten de kardeşlermiş- çok çok iyiler. Depresif anne, Samantha Morton, kısacık saçlarıyla Rosemary'i hatırlatır. Ama buradaki bebek onlara uğur getirir.
Duygusal film sevenlerin hoşuna gidebilir, sonunda biraz kasmış olsa da yönetmenin, kardeşi Frankie için yapmış olması filmi daha da anlamlı kılıyor.

38. hafta, elf yusuflarda :)

7 Eylül 2008 Pazar

Evet, bir hayli hamileyim ve itiraf ediyorum çooook korkuyorum. :)
İlk 3-4 ayki bulantılarımı, baş dönmelerimi, 8-4 tansiyonumu pek hatırlamadığım gibi, bugünlerimi de unutacağım biliyorum ama...
Her neyse, o yüzden kendimi bugünlerde biraz dışarı kapattım, filme, yemek tariflerine, komşu bloglara vs verdim.
Çünkü artık bir tane menapoz teyze doğum hikayesi daha duymak istemiyorum. Nedense beni gören teyzelerin aklına 20-25, belki daha fazla yıllık maceralarını, bire bin katarak anlatmaktan başka birşey gelmiyor.
Sonunda 'Aman canım, bunlar da doğum mu yapıyor'cular var ki, böyle duygusal döneminde insana kendini daha az anneymiş gibi hissettiriyor. Ki bunlar genelde 25-30 kilo alıp 2 kilo çocuk doğuruyor ve hem özenli beslenip, hem de bakımlı kalarak bebek sahibi olmanın sadece tvde bayıla bayıla izledikleri manken, şarkıcı vs'ye özgü bişey sanıp karşılarında aslını görünce burun kıvırıyorlar.
Bir de doğuştan ebeler var. Bunlar da yıllar önce yaşadıkları 1-2 çocuk deneyimini bişey sanıp durmadan akıl veriyor. 'Çok yürüme', 'Niye yatıyosun, hareket etsene biraz', 'Bunun karnı niye böyle?!', 'Çok sivri', 'Poposu yok ama, oğlu olur.', gibi sonnn derece bilimsel ve sinirsel yorumlarla, biliyorum ki doğumdan sonra 'Eee,2. ne zaman?' başlıklı sorgularıyla görevlerine devam edecekler ya da çevrede henüz bebek sahibi olmak istemeyen ya da gerçekten çok istedikleri halde olamayan ve zaten bunun mutsuzluğuyla çare arayanlara 'Eee siz niye yapmıyorsunuz bi tane?!' diye cevabını aslında çok da merak etmedikleri, kafalarında teşhisini çoktan koydukları sorular soracaklar. Bebeğin, mutfakta yoğurulup pişirilen bişey olmadığını, birbirini seven 2 kişinin arasında kalması gereken çok çok özel yatak odasal bişey olduğunu anlatmaya kalksak benim bayıldığım Sıdıka muamelesi görürüz kesin :)





Bu arada herkese oluyor mu bilmiyorum ama ben bu haftaya girdiğimizden beri sürekli bir uyku modundayım ama öyle böyle değil. Resmen miniğimin tekmesiyle uyanıp biraz ortalıkta takılıyorum, sonra bakmışım yuvarlanıyorum yatağa doğru :) Evet, yuvarlanıyorum resmen, 34-36 beden elf'ye bu bünye epey ağır geldi sanırım ondan bu uyku hali :)

Cool bebeklere :)




Bütün bunlar ve dahası burada


Dan in Real Life


Çooook şirin bir pazar filmi. Ne zoraki bir komedi, ne de vıcık vıcık bir romantik komedi.
Steve Carell, yine bir 'loser', Juliette Binoche'ye yine herkes hayran..

Susuz Yaz, yıllar sonra Cannes'da

6 Eylül 2008 Cumartesi


Metin Erksan'ın 1963 yılında çektiği, Hülya Koçyiğit'in ise 15 yaşındayken ilk kez rol aldığı bu film, o dönem Türk sinemasının ilk uluslararası başarısı olarak tarihe geçmiş ve Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı, Acapulco Film Festivali'nde Altın Maya ödülünü almış, 1964'te Oscar'a aday olmuş.
Bugün, 2008'de Susuz Yaz, 61. Cannes Film Festivali’nin “Klasik Filmler” bölümünde gösterildi. Üstelik gösterimden önce filmin tanıtımını, 61. Cannes Film Festivali’nin “Un Certain Regard” isimli bölümünün jüri başkanı Fatih Akın yaptı.

Yeşil sahalarda görmek istemediğimiz hareketler!!!


Bodrum Belediyesi, iç çamaşırla denize girmeyi yasakladı ama dinleyen kiiim!!!

Capon paşası


Bu sevimli arkadaş, Japon İmparatoru Hirohito'nun oğlu Prens Akishino'dan sonra imparator olacakmış. 20 yıllık evliliklerine rağmen bir türlü erkek evlat sahibi olamayan Prens Akishino ve eşi, sonunda 2 yıl önce bu yavrucuğa kavuşmuşlar.

Kordon Kanı Bankası


eyp ile yaptığımız başvuru sonucunda Yaşam Bankası'ndan gerekli evraklar ve kitler ulaştı bugün elime.
Yaşam Bankası, normal ya da sezaryan doğum bitiminde bebeğin kordonundan alınan kanı bizim için saklıyor. Peki neden?
Kök hücreler, nerede bir zedelenme veya onarım ihtiyacı varsa, oraya giderek gereken hücre tipine dönüşür ve hasarı onarırlar. Kalp krizi geçirende kalbe, karaciğer harabiyeti olanda karaciğere, kemiği kırılanda kırık hattına giderek gerekli tamiratı yaparlar. Vücutta en fazla olduğu zaman anne karnındaki bebeklik çağıdır. En çok da bebek kordonu, kemik iliği ve kanda bulunur.
Kordon kanı, bebeğin doğumundan sonra bebek-eşinin içinde kalan kandır. Bu kan kök hücre açısından son derece zengindir. Direk olarak anne veya bebekten kan alınmadığı için herhangi bir acı hissi veya komplikasyon riski yoktur.


Gereken durumlarda- ki umarım gerekmez- kanser hastalıkları, kemik iliği hastalıkları, kalıtsal kan hastlıkları.. ve bunun gibi birçok rahatsızlıkta bebeğin kendisi için kullanilabildiği gibi doku grubu uyduğu takdirde anne, baba ve diğer kardeşler için de kullanılabilir.
Şu anda benim tam olarak bilmediğim bir ödeme planı çıkarılıyor. O konuyla ilgili eyp konuşacak tel.de. Ödemeler senelik yapılıyormuş.
Bu bizim anne- baba olarak aldığımız bir tedbir. Başımıza ne zaman, ne geleceği belli olmuyor. Dilerim kullanmaya gerek duyulmaz hiçbir zaman..

Conversations with Other Women

5 Eylül 2008 Cuma


Gn'in gelişiyle film gösterimlerimiz de başladı. :) Bir yığın film doldurmuş bana yine. İlk izlediğim buydu. Bir süredir - eskiden çok sevmeme rağmen- macera, gerilim vs türlerini içim kaldırmadığı için bu filmle başladım.
Tüm film, bölünmüş ekran tekniğiyle ve bitmeyen dialoglarla biraz yorsa da hoşuma gitti. Özellikle aralarda Carla Bruni çoook iyi gitmiş. Ben onu sadece manken ve Fransa'nın First Lady'si - millette ne first ladyler var - diye biliyordum. Sesi de süpermiş.

Gn geldi, hoş geldi :)

4 Eylül 2008 Perşembe




Ramazan ayı girince annemin biraz da babamla ilgilenmesini istedim. O yüzden annem İzmir'e gitti. Kaptanımız eyp ise gözü arkada kalarak 4 günlük son bir tura çıktı. Geçen akşamki ani hareketten sonra bebeğin 3 hafta baş aşağı duramayacağını düşünüyor, 'Kesin ben yokken doğar. Babam nerdeydi ben doğduğumda diye sorarsa ne deriz.' diye üzülüyor. Benimse İzmir'de doğduğunda babası Batman'da görevli olan biri olarak böyle bir endişem yok. Çünkü biliyorum ki o bizim çok daha rahat yaşayabilmemiz için çalışıyor şu anda ve en önemlisi çoook sevdiği mesleğini yapıyor.
Herneyse ben yalnız kalmayayım diye görevi teyze adayı Gn aldı, bugün geldi Bodrum'a. Gelirken de bu güzel şeyleri getirmiş bana. Bu arada utandırdı beni ne zamandır bişey yazmamış bloguna, halbuki anlatacak bi dünya şeyi var. Ben onu dürtükleyeyim bu aralar yazar yine :)

İşte bizimkiler..



eyp ile yaptığımız alışveriş turunda gördük ki herşeyde olduğu gibi bebek ürünlerinde de Bodrum'da herşeyin fiyatı neredeyse 2 katı kadar pahalı.
Bu yüzden bebeğin tüm alışverişini İzmir'den yapmıştım.

Bebek arabası mı???

3 Eylül 2008 Çarşamba





Ba-yıl-dım!!! Eloğlu yapıo işte..Bizim köye gelmedi daha bunlar :)

Topkek :)


Daha fotosunu çekemeden silip süpürüldü kekim :)
Nette dolaşırken dostkokusundan buldum bu tarifi.
Çooook güzel oluo özellikle minik kek kalıplarında.
Yapmak isteyenlere:


Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı şeker
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvıyağ
2.5 su bardağı un
1 çay bardağı kakao (hamurun rengine göre ayarlıyorum)
1 çay kaşığı tarçın
1 su bardağı fındık
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya

Yalnız ben 2 yumurta koydum. Bizimkiler kendi imalatımız olduğu için yeterli oluyor.
Bi de kakao kalmadığı için ilk kez yarım çay bardağı kadar türk kahvesi koydum. Mis gibi koktu.