Oldum ben galiba :)))

27 Eylül 2010 Pazartesi

Haftalardır takip ediyorum puzzlegaleriyi.
Yeni çıkanlar, indirimdekiler, üyelerin bitirdikleri...
Bodrum'da bir abimiz, alışveriş sırasında yeni puzzle bakan eşine, 'Bi tane daha başlarsan boşarım seni.' demiş. Durumumuz o kadar vahim değil henüz ama ben de çocukları uyutur uyutmaz neler var diye bakıyorum akşamları..
Her pazartesi bir yarışma var. Herhangi bir puzzle'ın minik bir parçasını gösterip adını soruyorlar. Millet aşmış kendini, nasıl buluyorlar derken haftalar sonra ben de buldum doğru cevabı :)


Tahmini gönderdim. Çekilişi bekliyorum şimdi. Kadıköy mağazasında müşterilerin önünde yapılan çekilişte adım çıkarsa puzzle benim :)

Ve yaz biter....

26 Eylül 2010 Pazar

Buralarda yazın bittiği Damla ve Derya'nın okullarına gitmesiyle anlaşılır.
Onlar eyp'nin kuzenleri, benim kızkardeşlerim, MG ve UE'nin halaları..
Tüm yaz neredeyse hergün kum oynarlar, denize girerler, evcilik, saklambaç... derken eylül biterken kızlar da gittiler.
Derya Muğla Üni Güzel Snt. Müzik 3. sınıf. Uluç Ege, onunla öğrendi yüzmeyi..



Damla, Hacettepe Üni. Fizik Tdv. Rhb. Melek Güneş'in gözdesi, son sınıfın ilk dönemini Erasmus'la Polonya'da okuyacak. Şubat'a kadar yok.



Melek Güneş çok ağladı önce arkasından. Sonra diğer kızları, gençleri görünce bayıldı.
'Ben de gitcem anne, sana güle güle diiicem..'
Görürüz inşallah biz de o günleri..

Saç mevzuu

Bitmez bu konu.
Boyatsam mı? Kırıkları aldırsam? Önler kahkül, arkalar bıdı bıdı...
5 yıllık uzun saç modelinin ardından 1 yıldır yine kısa saçlıyım.
İnanılmaz rahatım. Hele çocuklarla..
Saçlarımı kestirdim, çünkü şekil vermek için vaktim yok. Saçlarımı tepemde toplamaktan bünyede bir çamaşırcı teyze hali gelişti. Bir bezginlik, kendini beğenmemezlik.
Daha kötüsü etrafa dökülen saçlar..
Uluç Ege de emeklemede ablasını aratmıyor. 13. ay doldu ama hala yerlerde. En çok da bu yüzden tahammülüm yok yerde saça.
Bu arada bir de güzel bir gelişme var, Abijim kasımda evleniyor. Yavaştan ne giysem, saçlarımı nasıl yapsam soruları geliyor aklıma :)
Nette dolanırken bulduğum bu modellerle anladım ki, şık bir model için Rapunzel olmaya gerek yok- bence...







Evet, farkındayım hepsi sarışın. Ama öyle denk gelmiş. Yoksa saçlarımla ilgili yaptıracağım en son şey boyatmak. Zaten 30'u bulmadan önlerdeki beyazlar batıyor gözüme gözüme. Boyatıp çoğaltamayacağım onları!

Bodrum Kalesi :)

22 Eylül 2010 Çarşamba

Abijim böyledir. Gözünü çıkarır herşeyin.
Önce tel.de ayakkabı no.larını sordu çocukların. 'Vermem.' dedim. Elimizdekiler eskimeden küçülüyor, Melek Güneş'in ayakları kendi toparlak olmasına rağmen ince. Ama Uluç Ege'nin inanılmaz bir hızla büyüyen ayakları var. 15 sene sonra 40 numara spor ayakkabılar olabilir kapımızın önünde. Zaten ona neredeyse hiç ayakkabı giydirmedim şimdiye kadar. Koca yazı bahçede debelenerek geçirdi. Arada toplum içine karıştığımızda giydirmeye çalıştım, onu da oynarken çıkardı hep. Allahtan böyle. Ya tam tersi olsaydı :P Melek Güneş'i 40 numara topuklularla düşünemem!!

'O zaman başka birşey alıyorum ama kızmak yok.' dedi.
90m2 evimize bu devasa oyuncağı göndermiş.




Yüksekliği 1.80, genişlik de öyle.
Oturma odamızı çocuk odasına çevirdik. Güneş'in beşiğine Uluç yerleşti. Melek Güneş'e çiçekli bir kız yatağı alındı bu arada geçen ay. Oturma grubum darma duman. Biri yukarda depo olarak kullandığımız,ki en kısa sürede düzene sokulup oyun odasına çevrilmeli, boş odamızda. Biri aşağıda S.annemlerin balkonunda artık. Çocuk odasına sığdırmamız imkansız yani bu koca kaleyi. Bi bizim odamız var zaten, bırakın bari orası bize kalsın artık. Salon desen açık mutfak. Mama sandalyesi, sallanan fili, yıldız yastığı, ayıcığı derken orda da popomuza anca yer buluyoruz. Geriye kala kala bir balkon kaldı :) Oraya kuruldu Bodrum Kalesi artık :)
Bu arada evimden şikayet ettiğim anlaşılmasın sakın, üzülürüm, kendi içinde çok çabuk dağılan ama aynı hızla toparlanabilen, çok şirin bir kutucuk bizim evimiz. Zaten Bodrum'da evlerin %99'u bu tarz olduğu için daha görür görmez alışmıştım güzel evime. Hele etrafta en ucuz kirayı 600-700 tl duyunca yatıp kalkıp şükrediyorum.
Kalenin adını Melek GÜneş koydu tabii ki. Hoppala zıppala. Kahvaltı yapılır yapılmaz balkondayız artık.
'Anne beni taklattır.' deyince takla attırıyoruz üstünde. Ama gün sonundaki halimiz bu. Gecenin ilerleyen saatlerinde hoppala zıppalanın içinde sütler, emzikler, battaniyeler. 2 kuzucuk uykuya dalıyor.

Yap.boz.ma

21 Eylül 2010 Salı

Puzzle maceram birkaç sene önce şanssız bir şekilde başladı.
Kuzenler eyp'ye doğumgünü hediyesi 1500 parçalık Piri Reis'in haritasını almışlar. Çok çok güzel ama başlangıç için hiç iyi değil. eyp de ucundan tutmayınca yarım kalmıştı..
Sonra çoook beğendiğim bişey almaya karar vermiştim Melek Güneş'e hamileyken. Gustav Klimt'in tablosu; Kiss. 1000 parçalık. O da büyüyen karnımın gazabına uğradı, bitiremedim. Gn'in yardımı da yalan oldu. Halısında saklı kaldı. Sırada o var ama..
Sonra baktım çocukların gündüz uykusu güzel gidiyor. Onlar uyurken ses çıkarmadan birşeylerle ilgilenmek lazım. Yine aklıma geldi puzzle..
Çok araştırdım internetten. Çocuk odası için ya kedili, köpekli birşeyler ya da melek kılığına sokulup maymun edilmiş bebecikler var.



En sonunda Amor.Steinbeck çok içime sindi. Uzun yıllar odalarında asılı durabilir bu sevimli ayıcıklar. 4 Eylül'de başladığım 500 parçalık bu nadide eseri (!) bugün öğle uykusundaki miniciklerim için bitirdim. Akşam Koçtaş'a gidip çerçevesi yapılacak. Uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım. Hemen yeni birşeyler bakınmaya başladım bile :)

Pembe beyazım...

19 Eylül 2010 Pazar






Böyle geldin sen bana..
Güzel yüzüne bakmıştım bütün gece, sabaha kadar konuşmuştum seninle..



O kadar mutlu etmiştin ki varlığınla beni, bizi, bu mutluluğu paylaşacak bir minik daha olsun istedik yanında.
Beni hiç yanıltmadın meleğim..



Her seslenişin 'Canımm'la başladı..
Canım annem..
Canım babacım..
Canım kardeşimm..



Ve bugün ömrünün 3. kışına girerken mutluluktan ayakların yerden kesilmiş üflüyorsun mumlarını, kardeşinin elini tutarak..
Canım yavrum, her günün pembe beyaz geçsin..

Yoruma.küfüre açık post

16 Eylül 2010 Perşembe


Bu 2. vukuat. 3. şanslıya çok fena dalıcam, kararlıyım.
Dün pazara gittik. Her pazar dönüşü olduğu gibi içindeki küçük parka gittik. Çok kalabalık yine. Melek Güneş, babanesiyle tahteravalli peşinde, ben de Uluç Ege'yi uçuruyorum kaydıraktan. Bir sürü anne, baba, anneanne...Zaten her park bir küçük aile panoraması. 3-5 dk içinde herkesin tarzı anlaşılıyor. Kimi çocuğun tepesinden inmiyor, kimi saldım çayıra modunda 3 yaşında kızın dizleri yaradan görünmüyor.
Ama biri beni delirtti.
Salağın teki, baba olduğuna inandıramaz beni kimse, 4-5 yaşlarındaki oğlunu başladı dövmeye. Evet, dövüyor resmen gözümüzün önünde. Doyamadı bu sefer dizlerinin arasına kıstırdı yüzüne de vuruyor dallama. Pazarcı adamlar arkadan 'Yeter abi artık.' falan demeye başladı. Yok duymuyor, şerefsiz.
Benim kulaklarım uğuldamaya başladı çocuk ağladıkça. Bir başladım adama bağırmaya. Nerden geldiğini anlamaya çalıştı önce, hık mık bişeyler.
Ulan, şerefsiz böyle sağlıklı bir evlat için millet bir servet harcıyor, doktor peşinde koşuyor tüp bebek için. Ne biçim babasın sen? Gerizekalı....şeklinde uzayan çemkirmemin arasında 'Ben babasıyım, sen kendi çocuğuna bak!' lafını duydum bi.
Biraz daha saydırdım, bu arada Uluç Ege de kucağımda. Onlar olmasa zaten daha büyük olay çıkarırdım ama...
Çıkarken baktım, çocuk kenarda anasıyla pusmuş oturuyor. Sonradan farkettim onu da. Bilsem anasına dalardım önce. Nasıl dövdürürsün sen çocuğunu yaa!!Salak o yarma haliyle bi de koca dayağı da yiyordur!! Çocuğun elindeki oyuncak tabanca da cabası. Nasıl bir zihniyetle alınırsa çocuğa tabanca?!?
Daha önce de ünide okurken bir babaneye dalmışlığım var böyle.
3.nün şansı yok. Ben dövücem bu sefer!!

Aanneee yamuşalım!!!!

14 Eylül 2010 Salı

Son uyduruk kelimemiz yine Melek Güneş'ten, Uluç Ege için herşey ve herkes 'gaa gaa' çünkü.

Yamuşmak: Pikenin altına girip vıcıramak
Cümle içinde kullanacak olursak; 'Egee, biboronla yamuşulmaz, bırak da geyyll!!'

*****

Bayram kutlaması yapamadık blogta. Herkesin bayramı bizimki gibi güzel geçmiştir umarım. Fotolar kuzende, eşte, dostta... bi ara koyarız buraya da..
Şimdilik bunlar var, MG ve UE büyük ananeyle...





*****

Ama zaten bize hergün bayram, gezme tozma..
MG ve UE'yi bazen bir dooon gümü partisinde, bazen bir bankada, bazen yeni açılan Migros'ta- ki MG'nin kafası karışık 'Viygros mu, Kipa mı?'- çoğunlukla bahçede babanede, doktor kontrolünde orda burda...


Uluç Ege de ablasına çekti sanırım. Yürüme konusunda hala bir gelişme yok. Ya emekleme ya da sıralama şeklinde amacına ulaşıyor zaten.

Arada kötü şeyler de yaşamıyor değiliz zaten. Kaşla göz arasında koltuğa çıkan Uluç Ege, babasıyla benim gözümüzün önünde feci bir düşüş yaşadı. Koltukta ayakta dururken gerçekten de saniyeler içinde ama, kafaüstü düştü önce. Sonra yine aynı minik kafasının üstünde takla attı. Biz şok halinde kucaklarken burnundan sızan kanı gördüm. Paldır küldür acile.. Günlerden yine pazar!!! İlk gittiğimiz acil doktoru hiiiç içimize sinmedi. Burnuna baktı sadece eliyle, çocuk ağlarken nasıl bakılırsa. 4-5 kez 'Bişey olmaz bişey olmaz.' dedi. Onu bize komşu teyzeler de söyledi zaten, senin ne farkın var?
Bu sefer diğer hastaneye gittik. Daha önce rahatsızlandığımda benimle de çok güzel ilgilenen doktor vardı orada. Enseninden başlayarak kafasına, sonra burnuna baktı. Röntgen istedi. Tüm kafatasını bize detaylı anlattı. Kafasında minik bir şişlik oldu sadece. Bıngıldak da kapandığı için birşey yok. Bizim de içimiz rahat eve geldik. Bu arada çok ilginç Uluç Ege'nin 8 dişi var şu anda ama röntgende henüz çıkmayan köpek ve azı dişleri bile görünüyordu.



*****

Bir de bunu anlatmadan olmaz, Melek Güneş'in 2 yaş kontrolü vardı. Uzun zamandır götürmemiştim onu ölçtürüp tarttırma vs için ama zaten hepimiz farkındayız boy uzadı, sıcaklarda iştahsızlık yüzünden eski dombililik gitti. Bir de bir arkadaşımın oğlunda 2 yaş kontrolünde göz rahatsızlığı çıktı, miyop. Ben ortaokuldan beri dörtgözüm, sürekli ilerleyen miyopum 2,5'ta karar kıldı, eyp'nin de güneş, toz vs alerjisi var. Onun da dinlerndirici gibi birşeyler kullanması lazım aslında.
Her neyse boy uzun, kilo ortalamanın biraz altında tahmin ettiğim gibi.
Geldik göz doktoruna..
Hemşire ve doktorun bizi görünce biraz yüzü düştü. Yine çığlık bağırış bebeyle mi uğraşıcaz diye sanırım. 3 kez göz damlası damlatıldı 5 dk arayla. Hiç ağlamadan, zorluk çıkarmadan damlattırdı, hemşire gelirken 'Bi daha?!' diye sordu. 1 saat sonra muayene, ama damladan sonra yakını bulanık görme, sersemlik hali, biraz ateş, vücutta kızarıklık vs olabilir dedi doktor. Melek Güneş gitti başka bir çocuk geldi o arada :) Biraz kolları kızardı, gözlerini kısıp bakmaya çalıştı etrafa, herşeye 'Annee bu nee?' dedi, sarhoş gibi yürüme, garip hareketler, dil sürçmesi... Bir yandan üzülüyorum, korkuyorum haline, bir yandan gülmek geliyor içimden.. Muayeneler de çok güzel geçti. Doktor bi ara gülmekten muayene edemedi. Sanki 40 yıldır bakıyor o cihazlardan, kenarlarını tuttu, çenesini koydu. 'Aaa ev var!' diye :) Sonuç güzel, gözlüğe gerek yok. Bana bazen çok şirin gözükse de renkli gözlüklü çocuklar, aslında çok zor bir durum. Bir daha 4 yaşında olabilirmiş kontrol.
Bizden haberler böyle..
Bu arada bunları onlar oynarken yazdım, büyümüşler mi ne?!?

İki resim arasındaki 1001 fark?!?

13 Eylül 2010 Pazartesi

Vanessa bayıldımmm sana!!

6 Eylül 2010 Pazartesi



Bugün bunları aldım.
Güneşim'le bayramda takım olalım diye :)
O şortla, ben elbiseyle..
Dahası ve çooook daha güzelleri Penti'de...

Babyface?!?!?

3 Eylül 2010 Cuma


Futbolcu Ümit Karan; 'Babyface bir yüzüm var. O yüzden birçok film teklifi geliyor. Üç sene daha top oynamak, sonra kariyerime oyunculukla devam etmek istiyorum.' demiş.
Kime acıyayım ben şimdi?
Aslında Emrahface bir yüzü olan bu gence mi?
Bu garibanların eline düştüğü için Türk sinemasına mı?
Ayrıca hangi baby'nin face'i bu kıl yumağı?!

Yusuf yusuffff!!!!!

2 Eylül 2010 Perşembe


Dün yan komşumuza, evlerimizin arasında minik bir duvar var, camlarımız dipdibe, hırsız girmiş. Gündüz üstelik. Karı koca çalışıyorlar. Akşam görmüşler. Ben akşamüstüne kadar evdeydim dün. Çocuklar gündüz uykusunu 3 saate kadar çıkardılar bu ara. Hava değişti ondan belki. Akşamüstü pazara gittik. O ara olmuş olabilir diyor herkes.
Gece zor uyudum. Aklımda bin tane senaryo.. Kapıları 2 kez kilitle, camları kontrol et, demiri de kesiyor Allahsızlar!!! Ufak çapta bir hatim indirirken sızmışım..