2009 Dile benden ne dilersen

30 Aralık 2008 Salı



Kıyamam sana..
Herkes senden bissürü şey mi istio 2009?
Benim herşeyim var. İstediğin bişey olursa çekinmeden sööleyebilirsin. Sağolsun 2008 çok bonkör çıktı. Sağlığım, huzurum, miniğim... Herşey yerli yerinde..
Her gününü zevkle yaşamak istiorum ben sadece.

Breaking and Entering

27 Aralık 2008 Cumartesi

Beğenmediğim bir Juliette Binoche filmi oldu mu? Hayır.
Bu da onlardan biriydi. Melek Güneş, sağolsun,annesinin filmi bitirmesini bekledi uslu uslu, arada bi uyudu, mızırdandı ama final müziği ona ninni gibi geldi. :)
Ofisine giren hırsız genci takip eden İngiliz mimarın yavaş yavaş değişen hayatı..
Müzikler, dialoglar harika..





Bizim ülkemizde isimler bayraklar gibidir. İsmin yüzünden yaşar ya da ölürsün.
Bosnalı Amira'nın bu sözü tam da bugün içindi..

Piccadilly Jim

22 Aralık 2008 Pazartesi



Bu da romantik komedi diye geçiyor ama diğerlerinden epey farklı. 1930 Amerika ve İngiltere'si. Hanımlar çoooook şık. Saç, makyaj, kostümler harika. Sadece bunun için bile izlenebilir. Bir de tabii ki Sam Rocwell.. Green Mile, Matchstick Men'den sonra burada da çok şirin ve yetenekli. Masum bir yalan üzerine kurulu akıp gidiyor işte zevkli bir eğlencelik...

Hmmm, gözüm bi yerden ısırıooo!!

20 Aralık 2008 Cumartesi

Ama nerden? :)
Nikah günümüzde çekilmişti bu fotoğraf İzmir'de. Evime yerleşir yerleşmez iliştirmiştim buzdolabına, her an görebileyim ailemi diye. Hatta eyp dalga geçmişti, askerlerin dolabına astığı gibi diye :P
Şimdilerde Melek Güneş'i çok oyalıyor bu fotoğraf. Gerçekten anlayıp tanıyor mu bu ufacık haliyle bilmiorum ama bana sanki anlıyormuş gibi geliyor.




Yanaklar da fotoğrafın yarısını kaplamış bu arada :)

Balkon Sefası

19 Aralık 2008 Cuma


Bodrum'da güneş dayanamadı, bikaç gündür sakladığı yüzünü gösterdi yine bugün. Bizim Güneşimiz de evde durmaktan nefret eder hale geldi. Battaniyesine sarmaya başladığımda hemen heyecanlanıo artık, bi yalanmalar, kikirdemeler :) Çarşamba günü attım arabasına pazara götürdüm. Yola çıkmadan uyuyakaldı.
Bugün de sarmaladım, poyraz epey sert çünkü, çıktık balkonumuza. Ağaçlara mı baksın, bana gülücük mü atsın şaşırdı kuzucum uyuyakaldı :)

Melek Güneş'in ilk albümü



Çoook ucuza almıştım bu albümü doğumdan önce kipadan. Rengini çok sevmiştim. Ama bugün resimleri yerleştirecekken çok boş göründü gözüme. Ee hazır tvde Derya Teyze, hayal gücü falan diyo ben de elimdeki artık iplerden böyle uyduruk bişeyler yaptım, hepsini çooook eski minik bi tokamla tutturdum, kızım için rengarenk bişey üretmiş oldum. :)

Benim olsun!!!!

17 Aralık 2008 Çarşamba



Bu battaniye, divan örtüsü vs neyse bayıldım!!!
Yapılışı, resimleri burada.

15 Aralık 2008 Pazartesi

Şu yazıyı yazmaktan daha zor valla başlık bulmak.
En son ortaokulda olmuştu bu sanırım. Kompozisyonu yazar, sonra 10dk düşünürdüm ne başlık koysam die :P
Neyse anlatıyorum ben bodoslama. Zira pek de vaktim yok yazmak için.
Anladım ki bu bayram, akrabalarla tanışma, ev ziyaretleri vs hiç yaramıyor bize.
Tek kaşını kaldırmaya başladığından beri, ki bu bikaç haftalıkken olmuştu, melek güneş ya çoook ciddi ya da keyfi yerindeyse pür neşe. Yani her şekilde ilgi odağı olmayı başarıyor. Buna bir de İzmir'de 1 aydır özlemle beklenmesi eklenince melek güneş resmen kucak manyağı oldu.










Ananesiyle pencereden bakar, dedesinin kucağında onun yediklerini seyreder, gn teyzesinin makyajını izler aynadan, büyük teyze yasmin biraz haşin sever, melek güneş buna bazen bayılır bazen sinirlenir... derken geldik evimize, kaldık başbaşa. İlk gece bir taraftan eşyaları yerleştir, çamaşırları makinaya at, ser, ortalığı toparla... şeklinde her seyahat sonu yaşanan yorucu koşuşturmaya bir de huyunu suyunu otobanda yitiren melek güneş eklendi. Yine maymuna döndük eyp ile. Ertesi gün temizlik yapmak için bıraktım babanesine ama bileklerim o kadar ağrımıştı ki melek güneş'i hoplatıp gezdirmekten, öölesine bi toz aldım ve meleğimle derin bi uykuya daldım :)

İzmir yolcusu kalmasın!!!!!

8 Aralık 2008 Pazartesi

Mutlu Bayramlar...

Mutlu yaşa :)

4 Aralık 2008 Perşembe

Yahşi'de gece

2 Aralık 2008 Salı





Yılın son ayının ilk gecesinde Ortakent Yalı'da ay böyleydi..Hayran kaldık. Bu arada fotoğrafı hashas çekmiş yahşice'den.

Aşk

30 Kasım 2008 Pazar

Melek Güneş'den sezonluk haller




Bodrum'da havalar bi tuhaf. Ya çok güneşli ya da buzz gibi ayaz. Bugünlerde en çok melek güneş'i hasta etmekten korkuyorum. Halimiz bu işte bu aralar. Ne giysek bilemiyoruz :)

Mustafa

26 Kasım 2008 Çarşamba

Bizim için çoook uzun bi aradan sonra eyp ile gençlik günlerimize :P dönüş yaptık geçen akşam :)
Melek Güneş'i ilk kez bıraktım S.anneme. Bu arada aynı gün kol, bacak, ağız aşı olmadık yeri kalmadı 2 aylık meleğimin :) Tahminimizden çok daha güçlü çıktı, pek sesi çıkmadı. Sırada gözleri fal taşı gibi bekleyen diğer 2 aylık bebeleri korkutmadı yani :) Tylol diye bir ateş düşürücü verdik bu arada ateşi çıkmasa da. O biraz uyku yaptı sanırım ya da aşılardan ya da bize acıdı da biraz başbaşa vakit geçirmemize izin verdi Güneş Sultan. Çünkü biz gelene kadar çoook uslu beklemiş, üstelik artık kakasını da kendi başına yapabildiği için pek bi büyüdüm havalarında :)
Biz de Oasis'e gittik eyp ile. Evin dışında hayat aynı hızıyla akıyor. Ciddi bi kriz olduğu çok belli. Çünkü normalde çooook nadir indirime giren Oasis dükkanlarının vitrinlerindeki indirim tabelalarından ürünler görükmüyodu :)
Ntv'de neredeyse her gün röportajlarını, reklamlarını gördüğüm Mustafa'yı izledik.
'İzlemedim ama...' diye başlayan cümlelere sinir olurum. İzlemedim, okumadım, bilmiyorum ama...Eee neyine yorum yapıosun o zaman? Aklı olmadan fikir beyan edenlere inat izledik.





Yıllarca önünde sıraya girdiğimiz büstlerden, etrafından defalarca geçtiğimiz heykellerinden çook farklı birisi anlatılmış. Aslında hepimiz az çok tahmin edebiliriz yaşadığı sıkıntıları, zorlukları ama öyle bi tabulaştırılmış ki, sanki öyle biri hiiç yaşamamış, ağlamamış, aşık olmamış gibi..
Zaten Mustafa bir film değil belgesel. Hiç görülmemiş fotoğrafları, kamera görüntüleri, hiç duyulmamış konuşmaları, sesi, Rumeli şivesi...
Selanik göçmeni bir İzmirli olarak en gururlandığım sahne Konak Meydanı'nda kurtuluşu halkla kutladığı görüntülerdi. Zeybek oynayışı, gözleri yaşlı dinlediği Rumeli türküleri.. Niye görmedik mesela hiç annesinin mezarı başındaki Mustafa Kemal fotoğrafını? Ne kadar hüzünlü, çocuk gibi bakmış annesine son kez ve mezar taşı için yaptırdıkları.. İzleyin mutlaka!!!

Bir kış masalı...

21 Kasım 2008 Cuma

Her geçen gün daha da alıştığım Bodrum'da 3. kış bu gece başlıyor sanırım.
Bikaç gündür eyp'nin kaptan arkadaşları eşleriyle bizdeydi.
Onların sonu gelmeyen yelken maceraları, 'Efe, bi hava vardı o gün..' şeklinde başlar ve salma, küpeşte, usturmaça, sintine gibi anlamlarını sürekli karıştırdığım ama hiiiç bozuntuya vermediğim terimlerle devam eder.
Zaten önemli olan bizim olayı anlamamız değil, beylerin işlerini ne kadar büyük zevkle yaptıklarıdır burada. Muhabbet, 'Sintine neresiydi yaa aşkm!!' gibi şımarık bir soruyla asla kesilmemeli, olayın bütününe odaklanılmalıdır.




İşte böyle bir sohbet arasında öğrendik ki Cuma gecesi ciddi bir fırtına bekleniyor. Benim gibi ortaokulda ezberleyemediği tek şey yönler ve rüzgarlar olan birininse fırtına denince aklına gelen ilk şey, 'Ya elektrikler kesilirse?!?' oluyor. Çünkü karanlıktan çoook korkarım ama artık korkumu belli etmemem ve güvenle bakmam gereken bir minik balığım var.

Melek Güneş dedeleriyle...

20 Kasım 2008 Perşembe





İlk resimde Melek Güneş'in yüzünün her geçen gün daha da benzediği, hatta tıpatıp aynısının olduğu M.babam. Her gün inip sevdiriyoruz kendimizi, çoook sakin uyuyor, uyumasa da öööle durup etrafa bakınır onun ayağında melek güneş :)
İkinci fotoysa benim canım babam. Güldüremediği çocuk görmedim bugüne kadar. Ama Melek Güneş'e çooook başka bakıyor. İzmir'de kaldığımız her gün eli kolu dolu geldi. Bana değişik dergiler, süt arttırıcı çaylar, tozlar, Melek Güneş'e minik kokular, yağlar.. Bodrum'a da kargoyla yetişiyor saolsun.
Çoooook seviyoruz seni çoook özlüyoruz polis dedesi...

Mest of Melek Güneş

Ben ortaya sobeledim. İsteyen üzerine alır yazar, istemeyen çeker gider, hoşşigler demiş hülya . Yazmadan olmaz.
Bu arada Avrupa Yakası'ndaki Dilber Teyze'ye bayılıyorum, hastayız ailece :)

Sobe konusu bebemizin bizi mest eden hareketleri.
Şöyle ki;

- Sabahın ilk emme seansından sonra, saat 6.30 gibin, yatağımıza konar küçük kuş. Aramıza yatınca teker teker süzer bizi, gülümseyerek uyur. Ne kadar minik de olsa aramızdaki sevgiyi hissediyor gibi..
- Ev gezmeye bayılır. Susmadığı zaman kucağımda odaları, mutfağı gezdirdiğimde herşeyi kocamaaaan açtığı gözleriyle kaydeder resmen. Bu arada gözünü dakikalarca ayıramadığı tek şey salon duvarında asılı düğün fotoğrafımız.
- Öğlen saatlerinde tvyi açıp göğsüme yatırıyorum. Deliksiz, sıcacık uyuyoruz. Arada bir gözleri açıp bana bakıyor, iç çekerek tekrar uyuyor.
- İlk günlerin aksine güneşe çıktığında artık gözlerini daha çok açabiliyor. Hafif rüzgar estiğinde ağzını açıp kapatıyor küçük kuşlar gibi..
- Artık kendi sesini de tanıyıp, denemeler yapıyor. Altı açıldığında çığlık, kahkaha :)
- İlle de biyerlere tutunmak istiyor. Emerken kolyeme, babasıyla yatarken yakasına yapışıyor resmen. En güzeli de kucağımdayken elini yakamdan içeri sokuyor, orda kalıyor uyurken :)
....
Yaaa yazmakla bitmez ki..Aklıma sürekli bişeyler geliyor.
Her anı çok şeker kızımızın.

Mayushka'dan esin :)

19 Kasım 2008 Çarşamba


Ne zamandır yazmak istiyordum, Mayushka hatırlatmış oldu. :)
Bunları, Türk Edebiyatından soğutmak için mi yapıyorlar bilmiyorum ama değinmeden geçemem.
Lamia Hüseyin Kenan'a, Cemil Lamia'ya, Makbule Cemil'e, Cavidan Hüseyin Kenan'a, Nimet herkese, şeklinde devam eden ama sonu bir türlü gelmeyen bir ilişkiler yumağı Dudaktan Kalbe.
Tvde sezon haziranda bitiyor ise bu ızdırap ağır ağır devam edecek gibi görünüyor. En güzeli kumandayı ele hiç almamak, çünkü fani bünye ille de merak ediyor bu hafta ne oluyor diye :)

Müskebi'de sonbahar, ilk yağmur..



Minik mutfak penceremizden- Bodrum'da büyük ev ya da pencere yok zaten- arka bahçemizden yağmur manzarası..
Bodrum'un en güzel, sessiz, mandalina kokulu günleri başladı..

Halay başı Melek Güneş


Dün itibariyle 2. ayını dolduran melek güneş, annesiyle babasını da maymun etti. Dışardan seslerimizi duyan olsa 'Napıo bu iki deli!!' der kesin.


Bu arada -4850gr ve 56,5cm- kilo ve boy olarak ortalamanın yarım çizgi altındaymış. Mama takviyesiyle farkı kapatacağız artık.

Blog Kardeşliği

16 Kasım 2008 Pazar


Kendilerinden izinsiz fotoğrafları kullanılan bebeler sol baştan
1.neva 2.arda 3.tuna 4.ömer yiğit 5.poyraz 6.melek güneş 7.maya 8.efe 9.ceren
Çeşitli denemeler sonucu çoook sevdiğim minacığın resmini ekleyemedim. Şahsından bir kez daha özür diliyorum.




Bu kardeşliği oluşturanların çok minik bir kısmı resimdekiler. Nette varoluş nedenimiz oldukları için bu onlara ithaf edilmiş bir yazıdır. Anneler üstüne alınmasın, hele babalar hiç!! :)
Bu ablalarımız, abilerimiz bizden bir özürü çoktan hakediyorlar.
Çünkü en özel, an mahrem anlarını, an gizli sırlarını, minik kişisel özelliklerini onlardan habersiz ifşa ediyoruz sayfa sayfa. Daha içimize düştükleri ilk andan itibaren sanki bu gayeeet doğal olay sadece bizim başımıza geliyormuş gibi yaşadığımız herşeyi fazlasıyla ciddiye alıyor, ama bizim gibi aynı şeyleri yaşayanlarla karşılaşınca sanal alemde birden 40 yıllık dost oluyoruz. Blog anneleri, henüz anne olmayan en samimi arkadaşlarımızdan bile daha iyi arkadaş oluyor kimi zaman- damdan düşenin halinden damdan düşen anlarmış ya, o hesap.
Dediğim gibi, bu bebeciklerin zaten derdi başını aşmış. Sıcacık, karanlık yuvalarından koparılmışlar. Kimisi yuvadan erken çıkma tehlikesiyle karşılaşmış, kimisi metrelerce kordonla savaşmış. Sonunda bir şekilde, çeşitli yollardan kavuşmuşlar sıcak anne koynuna, güçlü baba kollarına. Ama bu sefer yeni dünyada uğraşmaları gereken daha önemli sorunları çıkmış.
Diplomayı duvara asıp karşısında süt pompalayan yeni annecikler. Yoğun iş temposu, hızlı gençlik günleri bitip de eline gaz damlasını alan taze anneler, dikilmiş buncağızların başına.
Emzir, gazını çıkar, altını al, uyut, sonra yine dön başa!!
Tanışma, alışma, emişme sürecine bir de etraftan gelen 'Sütün mü az acaba?', 'Eee bitti artık gezme tozma, bebek geldi artık!' şeklinde üstünde durunca çoook moral bozucu, takmamayı öğrenince gayet sıradan cümlecikler uçuşmuş etrafta.
Eskiden çook önem verilen cilt bakımı, vücut ölçüleri, son çıkan albümler, kitaplar, tüüüm hobiler kısa bir süre için rafa kaldırılmış, dünyadaki en önemli şey sabaha karşı çıkarılmaya çalışılan bir pırt sesi olmuş. Bu dönemde dinleyebildiğimiz tek şey ise cami hocasından sabah ezanı, sleeperdan 'Daha dün annemizin...' melodisi olmuş.
Bu minik arkadaşlar ise tüm şaşkınlıkları, korkaklıklarıyla bakmışlar objektife her seferinde. Çoook önemli çünkü. Bu fotoğraflar bloga konulacak, yazıya başlık bulunacak, basılıp ananelere, babanelere dağıtılacak ve yıllar sonra yaptığı sıradan bir hareket, albüme bakınca hatırlanacak, arkadaşlarının yanında defalarca bıkmadan anlatılacak, onlar da bizim bir zamanlar yaptığımız gibi, 'Öööf anne ya!!' diyecekler bize.
Çoook yaşasın kuzucuklarımız, nazarlar değmesin, yaptığımız acemilikleri affetsinler. Eee, kolay değil ilk çocuk olmak :)

Gn'le bir İzmir klasiği

14 Kasım 2008 Cuma

Bir parçam daha İzmir'de kaldı yine.
Miniğimi de tanıştırdım, sevmiştir umarım o da oraları, akrabalarını.
Yine kısıtlı zamanda ordan oraya koşuşturduk. Misafirlerden fırsat bulduğumuz her an, Gn'le alışverişe koştuk :)

Melek Güneş'i emzirip anneme bıraktım 2 sefer.
İlkinde tabi ki Alsancak Mango Outlet'e gittik. Çok fazla bir indirim yoktu, sezon sonu kalmadığı için sanırım. Ama yine de özlediğim Alsancak havasını aldık, Gloria Jean's'de dinlendik. Ama eve dönüşte otobüste bebeğini taşıyan bir anneyi görünce herşeyi unuttum. Ben artık gerçekten anneliğe adapte olmuşum, bunu daha iyi anladım. Eskiden kendime bissürü şey almak isterken artık gözüm bebek mağazalarına kayar olmuş :)





Bir kere de MTK'ya gittik.
Bilenler bilir, bilmeyenler çooook şey kaybeder. İzmir'de
Manifaturacılar Çarşısı vardır. Garaja giderken sağda, dönerken solda :) Çok sayıda toptancı ve atölyeler var. Bir de arada yabancı markaların minik defolu, ihraç fazlası vs mallarını çoook komik rakamlara perakende satan dükkanlar var. Melek Güneş'in neredeyse bütün giysilerini oradaki bir dükkandan almıştım. Bodrum'da 20-25ytl olan Andy Wowo bodyleri 3-4 ytlye bulunca doldurmuştum. İşte oradan da kendime sweatshirt, eşofman altı vs aldım, zira bünye artık kot pantolon, gömlek gibi daha önce hiç çıkarmadığım şeyleri ısrarla reddediyor. :)

Buna da bayıldım ayrıca..

Biz geldiiik :)

13 Kasım 2008 Perşembe

Epeydir yazamıyorum bloğa. Aslında nete bile giremiyorum. Yoğun, eğlenceli, kalabalık günler geçiriyoruz çünkü melek güneş'le.
Önce Bodrum'da mevlüd yapıldı. Daha sonra ilk İzmir yolculuğumuza çıktık. Melek Güneş, yol boyunca ve İzmir'deki ilk 2 gününde aralıksız uyudu. :) Feci yol tuttu yani :) Uykusunda emdi, kucaktan kucağa gezdi, büyük anneannesi ve dedesiyle tanıştı.
Benim için de hayat hiç olmadığı kadar zevkli. Artık boynuma burnunu sokup kokumla uyumayı seven bir küçücük meleğim var. Babası asma kurdu diyor. :)



Bu arada kaptanımız Bodrum Cup '08'deydi.





Böyle süzüldü 4 gün boyunca

Teyzem örsün, benim olsun :)

23 Ekim 2008 Perşembe



1) Uzun zaman önce beğenmiştim bu bluzu. Kaynak gösteremiyorum o yüzden. Çook beğenmiştim rengini de ,modelini de..

2) Bu da öyle. Biraz eski bir model gibi, çok tatlı..

3) Bodrum'un havasına atkı çok ağır geliyor. Ama bu çok rahat ve şık olabilir. Çok değişik renkleri ve modelleri burada..

4) Bu da Derya Baykalvari bir yakalık. Sevdim ama. O da burada..

Böyle işte teyzeciğim. Bu yazımı sana ithaf ediyorum. Mesajımı almışsındır umarım. Senden başka resimden örnek çıkarabilen kimsem yok çünkü. :)

Su Kuşum

22 Ekim 2008 Çarşamba


En çok sevindiğim şey kızımın suyu çoook sevmesi. Yıkarken hiç ağlamıyor. Ellerini böyle kavuşturup bekliyor. :)

Melek Güneş taaam 1 aylık :)

19 Ekim 2008 Pazar



Zaman gerçekten de su gibi akıyor Melek Güneş'le.
Dün 1 aylık oldu. Doktor kontrolü ve 2. Hepatit B aşısı vardı. Boyu ve baş ölçüsü normal sınırlar içinde ama kilosu birazcık az. Çok değil ama onu da ek mamayla toparlayacağız artık.
Bunun dışında bikaç sıkıntısı vardı. İlki tabii ki gaz. Büyük tuvaletini de haftada sadece 2 kez falan yapabiliyordu son 15 gündür. Bunları damlayla çözdük.



İkincisi ve eyp ile en çok üzüldüğümüz sorunu ise yüzünde çıkan sivilceler. Tüm yüzünü ve yanaklarını kapladı ve beni emdikçe, yanağını memeye dayadıkça artıyor. Sütten geçen birşey olabilirmiş. Onun için de bir krem yazdı doktoru. Umarım çare olur. Çünkü çok üzülüyorum yüzüne baktıkça. Bir de tabii -klasik- her gören 'Aaa, noldu böyle?!?' diye soruyor. Açıklama yapmaktan gına geldi artık.
Melek Güneş de benim daha önce hastanelerde çoook duyduğum bebek çığlıklarını attı dün aşıda. Ama çok ilginç. Gazı varken ya da huysuzken kucağımda zor susturduğum miniğim, aşıdan sonra kucağıma gelir gelmez sustu. Kıyamam... Ne kadar minik ve ilgime, kokuma ne kadar muhtaç..

:)

12 Ekim 2008 Pazar


İşte benim kumam, bu yeşil emzik. Fotoğraf çok kalitesiz çünkü gülmekten annemle ancak bu kadarını çekebildik. Uykusunda bile ödü kopuyor ağzından alırım diye :) Beni bile böyle iştahlı emmiyorsun melek güneş!!!

Melek Güneş'le başbaşa...

11 Ekim 2008 Cumartesi

Taze anneanne, tam 1 aydır yanımızda bizimle uykusuz, yorgun, heyecanlı, mutlu günler geçirdi. Artık biraz dinlenmeyi, evine de vakit ayırmayı hak etti. O yüzden bugün 4-5 günlük bir izin kullandı ve İzmir'e döndü. Biz de MG ile başbaşa kaldık. Zorlanacağımı düşünüyordum ama çok daha iyi devam ediyoruz :)
Tabii arada S.annem de geliyor, bize süper yemekler getiriyor.
Çoook şanslı olduğumu anladım bugün yine, yerim ben o lohusa sendromunu :)



Bu arada melek güneş'le anneannesinin maceraları bu resimlerde. İlk günlerde emzirmekte çok zorlandığım için sağıp veriyorduk sütümü. Bir diğer resimde yine el çenede, melek güneş muhabbet ediyor anneannesiyle :) ve anneannenin en büyük bağımlılığı, bir elde Zuma, bir elde melek güneş :)

Kabak Yelleri

10 Ekim 2008 Cuma


Deniz-Mine, Deniz-Aslı, Efe-Gönül Hoca, Efe-Su, Efe-Aslı, Atakan-Su....
İlk başlarda memleket görüntüleri,Urla,için izlemeye başladığım bu uyarlama uydurma -Dawson's Creek- dizi haftalar geçtikçe karmaşıklaştı.
Benim takip edebildiğim ilişki yumakları bunlar. Yakında Mine'nin anneannesi Ayşe Teyze de yeni bir aşka yelken açar, kendini Efe'nin kollarına bırakabilir diyorum ben artık dizilerdeki hiçbirşeye şaşırmayan bir izlek olarak :)

Not:
izlek: Çoooook eskiden, buralar dutlukken, Öykü Serter'in 5'te 5 diye bir programı vardı, Bryan Adams'la şakır şakır röportaj yapmışlığı vardı, genel sarışın anlayışını yıkar zannımca bununla, çok parantezli bir not oldu ama, işte orda sevgili izlekler derdi diye hatırladım...

Orhan Osman, bizi diskoya götür!!

Epeydir yazamıyorum bloga. Melek Güneş'le günlerimiz çoook sakin, huzurlu geçiyordu çünkü.
'-du' çünkü 20. günümüze çok hızlı bir giriş yaptık.
Öncelikle bebek üstü çabalar sarfederek sarılığından kurtuldu MG. Daha sonra feci bir gaz senromuna yakalandı. Tam bir gün ve bir gece sabaha kadar gözümüzü kırpmadan bakıştık miniğimle. Sürekli ağladı, kıvrandı, emdi, sızdı.
Nette ufak bir araştırmayla daha önce çok severek dinlediğim Orhan Osman'ı tekrar keşfettim. Kızının koliğine çözüm için hazırladığı Kolik albümü + Rezene Çayı + Abijim (Taze dayı) hediyesi sayesinde ilk günlerin huzuruna döndük. :)



Burada ise Melek Güneş, babasının kundağında uyur numarası yaparken :)

Ayrıca, resimde görüldüğü üzere, bilenler bilir, inanılmaz derecede babasına benziyor. Ben resmen taşıyıcılık yapmışım. Gerçi, 'Hamileyken kime bakarsan ona benzermiş.' bilimsel açıklamasından sonra eyp'ye az bakmadım ama bu kadar da dememiştim Melek Güneş abartmışsın biraz..

Bizim günahımız ne M&S


Sadece büyük indirimlerini kaçırmam Marks ve Spencer kardeşlerin. Onun dışında bana gereksiz şekilde pahalı gelir. Bir kazağa 100 ytl verince insan neden üşüsün ki kış boyu, sarıl kazağına otur artık :)
Ama tabii ki kendi hemşerisine kıyak geçmiş M&S.
Alt üst olan dünya ekonomisinde yeni evlenecekleri fuzuli masraflara karşı uyarmış, bizim çooook alışkın olduğumuz kemer sıkma politikasını aşılamaya çalışıyor.
Firma, poliamid, polyester ve asetat malzemelerinin kullanımıyla üretilen ve krizden önce 150 sterline satılan gelinlikleri stoklarını tüketmek amacıyla 15 sterline internetten satışa sunmuş. Yaklaşık 36 ye ta le gibin gayet makul bir fiyata tekabül ediyor ki, insan gelin olmasa da alır, koyar bir köşeye bu gelinliği. Bizim tarlatan manyağı pamuk prenses gelinliklerimiz yanında gayet hoş ve sade ayrıca..

Kız pozu

2 Ekim 2008 Perşembe



Tuna'nın ultrason ve sonrası görüntülerine çoook şaşırmıştım. Aynısı başımıza geldi. Her kontrolde eli çenesinde poz veren melek güneş hanım, uyurken de böyle durmayı tercih ediyor. :)

Gözbebeğimizle ilk bayram...

30 Eylül 2008 Salı

Paul Newman

28 Eylül 2008 Pazar



83 yaşında bir dev..
Hollywood'un en karizmatik ve yardımsever ismi..
Kendisi sigara bağımlısı, oyuncu oğlu Scott Newman'ı 1978'de aşırı dozdan kaybetmiş.
Kurduğu gıda şirketinin yüzbinlerce dolar karını vakıflara ve hasta çocukların tedavisine harcamış yardımsever..
İlk filmindeki oyunculuğunu beğenmeyip gazeteye ilan vererek izleyicilerden özür dilemiş.
Yaptığı sivri açıklamalarıyla siyasete de bulaşmış, dönemin başkanı Nixon'ın kara listesine girdiğini öğrenince 'Onur duydum.' demişti.
1986'da Paranın Rengi ile Oscar kazandı.





Tüm öğrenciler takım elbiseleri ciddiyetle dersi dinlerken, o sandalyesini ters çevirmiş, paçalarını kıvırmış, full karizma '50 yıl yaparım ben bu işi' havasında, gerçekten de 2007'ye kadar oyunculuğa devam etmiş, istediği performansı gösteremeyeceğini söyleyerek veda etmiştir.



Haziran 2008'de akciğer kanseri olduğunu öğrendi. Ağustos'ta ailesine evinde ölmek istediğini söyledi ve 27 Eylül 2008'de "Bu eve herkes mutluluk getirir, kimisi gelişiyle, kimisi gidişiyle" yazılı evinde vefat etti.

Aç kuş


Ya da hepimizin aklına gelen acaba aç mı kuş? :)
Aslında ben eminim karnının doyduğundan bu aralar.
Ama ilk günlerdeki sarılık yüzünden hemen hemen her bebekte görülen kilo kaybı bizde max idi. O yüzden doktorumuz ek mama da önerdi. İstemeye istemeye gece yatmadan önce verdik hep reklamlarda gördüğüm mamalardan. Bu arada gündüzleri emzirmeye devam ettim. Uçları tam alamadığı, gazı nedeniyle biraz huysuz olduğu için epey acılı, hatta yaralı bereli bir tanışma süreci başladı, resmen kavga etti, kafa attı :)
Ama artık daha iyiyiz.
Ben daha çok, daha çok süt diye kaynara- burda şerbet diyorlar-, suya, meyveye, çorbaya, süte, hoşafa verdim kendimi. Midem lıkır lıkır geziyorum evin içinde.
Bu arada aldığım 15 kilonun 10'u zaten doğumda gitti. Bu benim için çok iyi bir haber değil. Çünkü kilosuzken tansiyon ve kan şekeri düşüklüğü tavan yapıyor.
1-2'si de emzirme cebelleşmesi esnesında şakır şakır ter şeklinde terketti beni. Herkes normal bir şekilde karşımda otururken benim o halim başta eyp olmak üzere tüm aileyi çok üzdü.
Ama dediğim gibi artık birbirimize alıştık, günlerin su gibi akışına şaşırıyoruz. Bir de bayram için İzmir'den gelecek dedemizi bekliyoruz.



Bu arada Melek Güneş'in minik ayakları bize çooook uğur getirdi. eyp'ye süper bir iş teklifi geldi veee yıllardır hayalini kurduğumuz ama bir türlü fırsat ve imkan bulup alamadığımız arabamıza kavuştuk..

Kızım göbek attı :)

27 Eylül 2008 Cumartesi


Bugün altını temizlerken annemle gördük. Sevinç çığlıklarımızla gözü açıldı kuşumun da :)
Göbeği düştü 9. gününde. Artık altını almak daha rahat olacak benim için de.

Sarı Kuşum

24 Eylül 2008 Çarşamba


Biz de becerdik. Çoğunluğa uyduk, 4. gecemizde sarılık olduk :(
Derin uykusundan bi türlü uyanamayan mg'nin derdi ilk kontrolde ortaya çıktı.
Minicik elinden büyük yara bandının altından bissürü kan alındı.

Sonrası:
4 gün önce yazmıştım bunları, tamamlayamadım bir türlü.
4 gün boyunca bir elimde miniğim, diğerinde sağma pompası. Full-time bir çalışma sonucu sarılığımızdan kurtulduk. Bir ara sürekli uyuması canımı çok sıktı. Zorla uyandırarak emdirdim hep. Bu arada emzirmek, doğurmaktan daha zormuş. Bunu da öğrendik birlikte ama artık alıştık birbirimize, canı her istediğinde emebiliyor beni :)

Evimizdeyiz...

22 Eylül 2008 Pazartesi

2 günlük hastane molasından sonra evimizdeyiz nihayet.
Meleğim bugün 4 gün yaşında :)
18 Eylül 2008 sabahı saat 11'de bacaklarına, boynuna defalarca dolaşan kordonundan kurtulduğunda 3550 gr, 50 cm di.
Ben birazcık heyecanlıydım. Okuduğum bütün blogger annelerine ve arkadaşlarıma çoooook teşekkürler. Anlattıklarının çok büyük faydasını gördüm. Sezeryana çok rahat girdim. eyp, annem, babam, teyzem, kuzenler, S.annem, M.babam, Büyük Kaptan Matiz yanımdaydı. Doğumhane buz gibiydi ama içerdeki herkes çok çok sıcakkanlıydı, beni çok rahatlattılar. Doktorum gelip göz atarak nbr dediğinde vücudumun yarısını hissetmiyordum. Sonrası 5-10 dk içinde, miniğimin çığlıkları, eyp'nin gözyaşları, benim mutluluğum....





Bundan sonra günlerimiz bol sütlü, az gazlı geçer umarım :)

Yuvamıza Güneş doğdu

20 Eylül 2008 Cumartesi


Hem de Melek Güneş...
Ne yazayım, ne diyeyim bilmiorum.
Anne oldum ben :)

Sezeryana gittim, dönücem :)

17 Eylül 2008 Çarşamba


18 Eylül 2008
Saat: 10.00
Hayatımızın en önemli tarihi :)
Bebeğimin içimdeki son gecesi..
Çoooook heyecanlıyım, herkesin dualarını iyi dileklerini bekliyorum. :)


Son bir itiraf: Konacık Teknosa'daki açık olan tüm laptoplara ben girdim kendi blog adresimi :) napayım eyp cd bakarken sıkıldım. :P

Bi daha mı!!!

16 Eylül 2008 Salı


Ya bunu herkes yapmıo mu? Hatta sırf bunun üzerine blog kuranlar var. Yemek, tatlı vs tarifi veren, bi de bunları en güzel tabaklarıyla sunan bloggerlardan bahsediyorum.
Annemin yaptığı lokumları mis gibi çayla indirdik mideye. Önce annem akşam saatlerinde mide ağrısıyla kapandı odaya. Daha sonra ben 6-7 ay öncesine döndüm, istifra falan işte geçiyorum o kısımları, çok fena :) Sonra kuzen Gn'in yüzü bembeyaz oldu. eyp'nin kuzen fzt dml'nın da iyi olmadığını öğrendik.
Ve böylece ben ilk ve son tarifimi yayınlamış oldum. Teyzem ve abim yazmış zaten, gözümüz kalmıştı diye.
Yok bundan sonra size tarif marif. Burnumuzdan geldi akşam akşam. Bi de eyp demez mi 'Bebek geliyo, hepiniz hasta oldunuz, kim bakcak şimdi ona!?'

Hmmmm...


Bir süredir yazmıyorum bloga. Merak eden, ilgilenen herkese teşekkürler.
Kontrolümüz yarına olduğu için henüz bişey yazmamıştım bebeğimle ve son durumumuzla ilgili. Ama arada bir kere daha sancım vardı epey, gece dokorumuzu kaldırdık yine:) Maalesef ki artık yola giremediği için ve gününü doldurmasına çok az bir süre kaldığı için normal doğum olamıyor. Zaten biz de bu konuda düşünmeyi bıraktık. İkimizin de sağlığı için doktorumuz neyi önerirse onu yapacağız. Yarın sezeryan için gün verebilir yani :)
Bu arada annem de geldi. Bugün mutfağa girdi, süper bişey yaptı. Biz küçükken çok yapardı bunu, lokum gibi bişey. Hamurun tarifini tam veremiyorum. Çünkü annem göz kararı yapıyor. Ama fırından alınan mayalı hamurlarla da güzel olurmuş, öyle diyor. Açılan hamurun içine tahin, ceviz, toz şeker, kuru üzüm vs koyup rulo gibi sarıyoruz, dilimliyoruz. Pişmeden 15-20 dk güneşte bekleyince çok güzel oluyor. Bi de yanında çay ve kuzenlerle :)